Cevap:
Kudret (Gözlerini vapurda oturan o güzel kızdan alamayarak, içinden): İşte! Aradığım samimiyet, bu.
(Vapur içerisinde bir karmaşa; çaycıların sesleri, ağlayan çocuklar, İstanbul boğazını fotoğraflamaya çalışan turistler...)
Lamia (Çaycıya seslenir): Bana açığından bir çay ver ağabey.
Çaycı: Buyrun hanımım, güzel ve temiz kalbiniz gibi apaçık bir çay.
(Bunu söylerken bizzat kızın gözlerinin içine baktı ve ona adeta iş atmaya çalışır. Bunu fark eden Kudret, Lamia'nın hayatında hiçbir yeri yokken bile o ana müdahale etmek isteyerek atılır.)
Kudret (Kızın yakınına gelip, oturur.): Bana da bir çay kalbi çaydan daha açık ağabeyim.
Çaycı: Buyur beyim. (Çayı Kudret'e uzatır o esnada göz göze gelirler fakat çaycı ne olduğunu anlamaz, Kudret'in tehditkar bakışlarına anlam veremez.)
(Çaycı içten içe sinir olduğu bu adama ters ters bakarak sahneden ayrılır.)
Kudret: Merhaba! Müsaadenizi almadan oturdum fakat bir mahsuru yoktur umarım.
Lamia: Elbette yok, fakat çaycıya karşı çıkışmanıza bir anlam veremedim.
Kudret: Bunlar böyle hanımefendiciğim, işleri güçleri bu küçücük vapur içinde gelen geçen kızlara ve belki de kadınlarla sohbet etmek, flört etmek. Siz onlara aldırmayın, neyse ki ben müdahale ettim de size daha da fazla yanaşmasını önlemiş oldum.
(Bu uzun soluklu ifade biçiminden sonra Lamia, karşısında belki de en hoşlanmadığı şeyi görmüş gibi yüzünü ekşiterek anlamsız bakışlar savurdu.)
Lamia: Pardon! Adam işini yapıyor beyefendi, tatlı söz, iyi niyet ne zamandan beri kadınlara iş atmak oldu anlayamadım. Ayriyeten sizin müdahalenize ihtiyaç duymadım. Neler olduğuna anlam veremediğim için izleyici kaldım o kadar.
Kudret: Siz bunları bilmezsiniz, belli ki elit kimselerdensiniz. Kadıköy-Beşiktaş vapurundaki tüm çaycılar böyledir, nereden geldikleri belli değil.
Lamia: Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum! Hay Allah! Şimdi de beni elit kesim diye bahsettiğiniz o kalıba soktunuz. Beni tanımayarak. Az önce yaptığınızın aynısı işte çaycı beye de bunu yaptınız. Lütfen daha fazla kendinizi küçük düşürmeyin.
(Kudret, işlerin bu adar sarpa saracağını düşünmeden, ağzına geleni direkt söyleyerek hata ettiğini anladı. Bu kızla olumlu bir sohbet için adım atmak istemişti ve işler iyice mahvoluyordu. Hemen bir şey yapmalıydı ve Lamia'ya bakarak lafa atıldı.)
Kudret: Hanımefendi, ben sizinle tanışmak için yanınıza geldim. Fakat bilmiyorum neden içimdeki bu ateşi size göstermek için belki de ön yargılı yaklaştım. Hani bazıları olur ya erkeksi tavırlardan hoşlanır. Affedin, kabalık ettim.
Lamia: Bu şekilde yaklaşmanız katiyyen çok yanlış. Davranışınız için yalnızca benden değil rica ederim çaycı beyden de af dileyin.
Kudret: Pekala! (Utangaç bir şekilde çaycıya el işareti yaparak yanına çağırır.)
Çaycı: Buyur beyim.
Kudret: Biraz önce olanlardan dolayı senden özür dilemek isterim. Hanımefendiye karşı kötü niyet beslediğini düşünerekten sana karşı ön yargılı davrandım.
Çaycı: Yok beyim, ne özrü bizden özür dilemez kimse, gereği yok.
Lamia: Nasıl kimse sizden özür dilemez? O da ne demek? İşçisiniz diye insan değil misiniz? Duygularınız yok mu? Bu adam size net bir şekilde yafta yapıştırdı, sizden özür dileyecek elbette.
Kudret: Kusura bakma çaycı, affola. Beni affedesin.
Çaycı: Eyvallah. Her birimiz insanız. Affetmek Allah'a mahsustur. (Diyerek, yine alçak gönüllülüğünü gösterir ve olaylar açıklığa kavuşur.)
(Kudret ve Lamia vapurdan beraber inerler, çay içmek için sahilde bir kafede oturarak sohbet etmeye başlarlar.)