O gün çok heyecanlıydım. Büyük bir merak içersindeydim. Annemle birlikte mahallemizde yalnız başına yaşayan ve gözleri görmeyen, yaşlı bir teyzeyi ziyarete gidecektik.
Arkadaşım Esra’ya bu ziyaretimizden söz ettim. O umursamaz bir tavırla:
- Ne yapacaksın? Kör bir kadını mı ziyaret edeceksin? diye söylendi.
Esra’nın bu yakışıksız sözlerine karşılık; yaşlı ve özellikle yalnız yaşayan, hasta ve kimsesizlere yapılan ziyaretlerin, Allah katında çok sevap olduğunu, onun bu sözlerini ise, kendisine hiç mi hiç yakıştıramadığımı söyledim.
O gün, sürekli bir biçimde Esra’nın sözlerini düşündüm. Üzüldüm, üzüldüm.
Bir insan hiç bu kadar acımasız, duygusuz olabilir miydi?
Annemin daha önce bu teyzeye yaptığı ziyaretler sonrasında bana anlattıklarını hatırladım.
Yaşlı âmâ teyze nasıl da memnun olmaktaydı annemin ziyaretlerinden. Ona dualar ettiğini nasıl da mutlu olduğunu bir bir anlatmıştı annem.
Evet bu yaşlı âmâ teyzeye gidecektik annemle.
Anneme, önceki gün Esra’yla konuşmamızdan söz ettim. Kör bir kadını niçin ziyaret edeceğimizi sorduğunu söyledim.
Annem sözlerimin sonunu bile beklemeden, Esra’nın duyarsızlığına büyük bir tepki gösterdi. Kızdı. İnsanların birbirine karşı sorumlulukları olduğunu söyledi. Peygamber Efendimiz’in komşu haklarına ne kadar önem verdiğini anlattı. °Komşusu açken, tok yatan bizden değildir’ sözünü her birimizin bir ilke olarak benimsememiz gerektiğini söyledi.
Annemin anlattıklarını merakla dinliyordum. Bir Müslüman çocuk olarak, insanları sevmemizi, yaşlılara, kimsesizlere, yoksullara yardımda bulunmamız gerektiğini bir kez daha hatırladım. Esra’nın tavrı, bu konuda yeniden düşünmeme neden olmuştu.
Annem, Esra’nın “Kör kadın” sözüne de çok kızmıştı.
kirlendiğini ise kokudan anladığını söyledi. Herkesin pek çok derdi olabileceğini, önemli olan bu sıkıntıları (bilgi yelpazesi.net) aşarak yaşayabilmek olduğunu hatırlattı. Bu noktada, daha büyük sıkıntıları, hastalıkları olan insanlara bakarak, halimize şükretmemiz gerektiğini öğütledi.
Kendimi, ailemizi, ağabeylerimi, anne ve babamı, evimizin şartlarını düşündüm. Ufak tefek sıkıntılara rağmen, önemli problemlerimiz yoktu. Allah’a şükrettim. Sıkıntılı, hastalıklı, yoksul ailelere ise yardım etmesini diledim Allah’tan.
O akşam, gözlerimde Cevriye Teyze’nin evi, temizliği, güler yüzlülüğü, kulaklarımda ise, annemle konuşurken söylediği sözlerin hemen hepsi kalmıştı. Ama bu sözlerin içinde şu özlü sözü, ömrüm boyunca hiç unutmayacağım:
- Önemli olan, insanın gözlerinin görmesi değil, asıl önemli olan şey, Allah sevgisini, kardeşliği, insanlığı görememektir. İnsan gönü! Gözüyle de dünyayı görebilir. İnsanları sevebilir, insanlara yararlı olabilir.
Ama asıl körlük: Allah sevgisini, asıl güzellikleri görememektir.