Cevap:
Büyük baş 2 küçükbaş 5 sanırım ama tersi de olabilir en iyi seçer misin
Açıklama:
Yazar:
antero9ayi
Bir cevabı oylayın:
0Yazar:
roxy58
Cevap:
ikiside ayni şey, ronosansans hareketlerinden sanayi devrimine kadar olan dönem
Yazar:
dixiequrx
Bir cevabı oylayın:
10Yazar:
lisa65
Açıklama:
O gün orada göremediğim sen
Kendini göremediğin sen
Güzel anıların ardından gelen bu kırgınlık neden
Beni senin kadar seven varmı
Yazar:
apollokbze
Bir cevabı oylayın:
4Yazar:
regan
Cevap:
Soy İdolleri
Bu idolde, insan soyunun duyulara olan güvenini, düzenlilik ve nedenselliğe olan inancımızı irdeler Bacon. İnsan, bir şeylere inanmak, duygularıyla duyularıyla ilerlemek konusunda çok basit bir varlıktır. Her an her şeyi bir sebebe bağlayabilir, doğanın ilerleyişinde bir sorun yokmuş gibi davranır. İşte bu doğal putlaştırma sürecimizi “soy” başlığında inceler. Aslında doğayı ve çevreyi incelediğimizde yanlışlıkları da görebileceğimizi ama insanın içgüdüsel olarak şahsına yönelik kusursuz bir işleyiş aramasından mütevellit hataları görmeden bir nizam arama sürecini nitelendirir.
Mağara İdolleri
Mağara idolleri soydan farklı olarak dünyadaki yaşayışımızdan gelir. Bireyseldir. Bulunduğumuz çevre, inanış ve geleneklerle gelen kusurlardır. Zihindeki tabuları oluşturan toplumsal görüşlerin, çevrenin bireylere aktardıkları düşünce yanlışlıklarıdır. Algılayamadığımız şeyleri, toplum etkisiyle cevaplandırarak aslında kendi oluşturduğumuz mağarayı temsilen bu başlıkta incelemiştir.
Çarşı İdolleri
Bu idolde “dili” inceler. Dil ile aktardığımız şeyleri bir kavramla nitelendirirken kafa karışıklığına sebep verecek nitelendirmelerde bulunduğumuzu düşünür ve bunu iki şekilde ayırır: ilki somut ve anlaşılması daha basit durumları nitelendirmemizdir. Yapılan herhangi bir yanlışlıkta düzeltebileceğimiz aktarımlardır. İkincisi ise soyut ya da nitelendirmesi güç şeyler içindir. Derinliği bir tanımlamayla örtüşmeyecek kavramları dahi bir kelimeye sığdırma ihtiyacımızı, çarşı idolünün oluşmasındaki başlıca neden olarak görür.
Tiyatro İdolleri
Bacon burada her şeyin doğuştan çevreden ya da dilden gelmediğini kimi tabuların geçmişten başlayarak skolastik, deneyci, teoloji vb. felsefi görüş ile tarihsel sürecimizden geldiğini düşünür. İnsanoğluyla başlayan gelenek, din, kültür ve fikir sisteminin tabularla yarattığı o “büyük tiyatroyu” burada inceleriz.
Güzel bir hafta dilerim
Açıklama:
inşallah yardımcı olmuşumdur lütfen en iyi seçip takip eder misin
Yazar:
lillianti9b
Bir cevabı oylayın:
7Cevap:
1. Soy İdolleri
Soy idolleri esas olarak Aristoteles mantığının bir eleştirisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Soy idolleri, insan varlığının doğayı gerçekte olduğundan daha düzenli, daha muntazam olarak algılamasına; şeyleri belli kalıp ya da ilkelere ve peşin hükümlere göre görüp bu şeylerin bizim hükümlerimizle ne derece uyumlu olduğunu önemsememeye atıf yapar.
Soy idolleri, insanoğlunun doğal yapısında bulunan doğal zayıflıklar ve eğilimlerdir. Bunlar doğuştan getirildikleri için bunlardan tam anlamıyla kurtulmak mümkün değildir. Ortadan kaldırılamayan soy idolleri sadece yeniden düzenlenebilir veya telafi edilebilir.
Bacon’ın verdiği örneklerden bir tanesi, insanların duyularına güvenme eğilimidir ki aslında bunlar tabiatı gereği kolaylıkla aldanabilir niteliktedir.
Soyun bir diğer putuysa insanların doğal olay ve görüngülerde, hakikatte var olandan daha fazla düzen algılama (hatta onlara böyle bir anlam yükleme) eğilimidir. Bu bağlamda Bacon, insanların aslında tekillik olan yerde benzerlik, aslında rastlantı olan yerde düzenlilik gibi şeyler bulmaya meyilli olduğuna işaret etmiştir.
Örneğin, belli bir şehirde bir kişi piyango çekilişini kazandı diye o şehirdeki diğer kişilerin de benzer bir şansı olacağını düşünebilirsiniz. Halbuki gerçekte, olaylar arasında böyle bir bağlantı söz konusu değildir.
İnsanların bir de “hüsnükuruntu” yatkınlığı vardır.
Bacon’a göre, insanlarda gerçek olmasını istedikleri şeylere inanma, bunları doğru kabul etme, hatta bunların var olduğunu kanıtlama meyli söz konusudur. Sonuçta, insanlar (adım adım, yavaş ve zahmetli bir şekilde kanıt biriktirmek yerine) doğrudan sonuca atlamaya ve vaktinden erken yargılarda bulunmaya eğilimlidir.
Televizyonda bir futbol maçı seyrettiğinizi düşünün. Sunucu, penaltı atışını kullanacak olan Yiğit’in önceki iki dış saha maçında penaltıdan iki başarılı vuruş yaparak gol attığını fark ediyor ve şöyle diyor:
“Semih dış saha maçlarında başarılı penaltı atışları kullanıyor.”
Sonra da oyuncunun yine iyi penaltı atışı yapacağını ima ederek:
“Bugün de bir dış saha maçını izliyorsunuz.”
diye söze devam ediyor.
Bacon olsa muhtemelen sunucunun burada, hiç var olmayan bir bağlantı gördüğünü ve işte bunun da soy idollerinden biri olduğunu söylerdi.
Bunlar insan soyunun ortak özelliklerinden kaynaklanan ön yargılardır.
İnsanların doğaya ve dünyaya bakışları çoğu kez doğanın yapısından değil, insanın yapısından hareketle oluşturulur: Örneğin insanlar doğa güçlerini de kendileri gibi insanlaştırma yoluna giderler; buna göre doğa insanlara bazen iyi davranır bazen kötü davranır; bazen onları ödüllendirir, bazen cezalandırır. Oysa doğa insansal bir varlık değildir; o kendi yasalarına göre işler.
İnsanların bu ön yargılarının arkasında duygusal ve heyecansal yapıları, duyusal, zihinsel güçlerinin sınırlılığı, algının yapısı gibi ortak doğalarından gelen etkenler bulunmaktadır.
Bacon’un şu eğretilemesi bu olguyu çok güzel açıklamaktadır:
“İnsan zihni ışınları yayması, çarpıtması ve şeklini bozması bakımından kendi özelliklerini farklı nesnelere veren içbükey ve dışbükey aynalara benzer” (Bacon, 1999: 16).
Şu halde, doğayı olağan boyutları içinde yansıtan normal aynalar gibi olmalıyız. Özellikle bilim insanı bu için çok daha büyük bir zorunluluk taşımaktadır.
2. Mağara İdolleri
Tüm insanoğlu için geçerli olan soy idollerinin aksine, mağara idolleri kişiden kişiye farklılık göstermektedir.
Bunlar bireylerin aile geçmişleri, çocukluk deneyimleri, eğitimleri, yetiştiriliş tarzları, cinsiyetleri, dinleri, sosyal sınıfları ve benzeri özelliklerine bağlı olarak maruz kaldıkları ferdi bozukluklar, tahribatlar, ön yargılar ve inançları yansıtır.
Buna göre, belli bir zaman ve mekânda —örneğin, 11 Eylül 2001’den sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde— dünyaya gelen bir Amerikalı, bu zamandan olmayan birine göre, savaş konusunda daha agresif bir tutum benimseyebilir. Ya da kişi “basmakalıp” bir zihniyet geliştirebilir. Yani olay ve olguları kendi dar yetiştiriliş tarzı ve disiplini içinde değerlendirerek olduğundan daha aza indirgeme veya sınıflandırma eğilimi geliştirebilir.
Soyunun genel özelliklerine ek olarak, her insanın kendi mizaç özelliklerinin, aldığı eğitimin ve toplumsal etkilerin sonucu olarak belli bir zihinsel tutum ve alışkanlığı oluşur ve dünyaya, olgulara bu zihinsel tutum ve alışkanlıkları bağlamında bakar.
Platon’un “mağara alegorisi”nden yola çıkarsak, her insan kendi mağarasını oluşturur, diyebiliriz. Oysa bu mağaranın dışına çıkmadıkça nesnel dünyayı kendi yapısı içinde kavrayamayacak, sınırlı bir bakış açısı içinde kalarak gerçekçi bir dünya ya da doğa algısına ulaşamayacaktır.
Bu açıdan Bacon Herakleitos’un şu sözünü aktarır:
“İnsanlar bilgiyi küçük dünyada ararlar, daha büyük ve ortaklaşa yaşadığımız dünyada değil.” (Bacon. 1999. 16).
Örneğin Bacon’a göre bazı insanlar nesneler arasındaki farklılıkları ayrımlaştırırken çok başarılıdırlar ve bu açıdan aşırılığa giderler, bazıları da şeyler arasındaki benzerlikleri bulma yolunda istekli ve gayretlidirler ve bu yönden aşırılığa gidebilirler. Bazıları İlk Çağ’a hayranlık gösterir, bazıları modernlikten ve yenilikten yanadır.
Kişilik özelliklerinden kaynaklanan bu özel durumlar, olguların doğru betimlenmesi bakımından zararlı olabilir. Bu nedenle, kişiye özel zihinsel putlardan da bilim insanının sıyrılabilmiş olması beklenir.
3. Çarşı-Pazar İdolleri
Bunlar insanların “birbirleriyle olan temasları ve ilişkilerinden” doğan ve net ya da mantıklı düşünmenin önünde engel teşkil eden unsurlardır.
Burada sorun, dildir.
Bacon, günlük konuşma dili veya argodan ziyade, çeşitli akademik topluluk ve disiplinler tarafından kullanılan özel sözcük dağarcıkları ve jargonlardan bahsetmektedir.
Ona göre, “anlama ve algıda kelimelerle dayatılan idoller” iki türlüdür:
Var olmayan şeylere verilen isimler (örneğin, Aristotelesçi kozmolojinin kristal küreleri ya da hayaletler ve diğer hayal ürünü varlıklar)
Var olan şeylere verilen hatalı, muğlak veya yanıltıcı isimlerdir (Bacon’a göre, örneğin “rutubetli”, “faydalı” gibi soyut nitelikler ve değer bildiren terimler özellikle kafa karışıklığına sebebiyet verebilmektedir).
Çarşı – pazar idolleri, sözcüklerin kullanımı ile ilişkili putlaştırmalardır.
İnsanlar gerek moda, gerekse kendi hassasiyetleri nedeniyle bazı sözcüklerin kullanımı konusunda duyarlıdırlar. Her konuyu o sözcüklerle bağlantılı olarak açıklama yoluna giderler. Bu açıdan insanlar arasındaki yaygın kullanım, dini alanda karşımıza çıkar; insanlar her konuyu dinsel açıdan aşkın varlıkların terimleri ile ilişkilendirerek ele alma yoluna giderler. Bu terimlerin en başında da Tanrı terimi gelir.
Bunun dışında çarşı pazarda az değeri olmakla birlikte çok sıklıkla kullanılan bozuk para gibi bazı sözcükler de yeterli bilgisel değere sahip olmadıkları hâlde sıklıkla kullanılırlar ve bunları duyanlar da sanki karşılarındaki kişi çok önemli bir şey söylüyormuş gibi etki altında kalır.
Gerçi bunlar somut durumları betimliyormuş gibi görünürler ama tam olarak ne anlama geldikleri belirsizdir. Çünkü şeylerden ya da durumlardan çok acele ve düzensiz bir biçimde soyutlanmış ve tanımlanmışlardır. Bu nedenle sık sık tartışmaya ve yanlış anlamalara yol açarlar.
Bacon’a göre sözcüklerin bir kısmı da zaten gerçek varlığı olmayan şeylerin adlarıdırlar ve bunlar gerçek varlıkları gösteriyormuş gibi ele alınırlar. Bu yüzden insan zihnini en fazla zorlayan ve kargaşaya götüren de bu türden terimlerdir. Hatta filozoflar bile bu türden terimleri kullanarak oldukça kafa karıştırıcı olmayı başarırlar. Örneğin ‘kader’, ‘talih’, ‘ilk hareket ettirici’ gibi terimler bir şeyleri varmış gibi gösteren terimlerdir.
Bu türden terimlerin zihnimizde putlaştırılması şeylerin doğru düzeni bakımından zihni yanlış kanallara sürüklemiş olacaktır. Bu nedenle Bacon putların en kaygı vericisi olarak bunları gösterir.
Bilim insanının terimleri gerçek anlamları içinde ve abartmadan kullanması son derece yaşamsal bir konudur.
4. Tiyatro İdolleri
Mağara idolleri gibi tiyatro idolleri de kültürel olarak kazanılır, doğuştan gelmez.
Tiyatroyla kastedilen kurgu ya da drama değildir. Bunlar daha çok, esasen büyük felsefe sistemlerinden gelen idollerdir.
Bacon’ın aklındaki üç felsefe türü şöyledir:
Orta Çağ döneminde yaygın olan Skolastik felsefe gibi deneyci olmayan, spekülasyona son derece açık ve soyut sofistik felsefe;
Eldeki bilgilerden yola çıkılarak sonradan genellemelere dönüştürülen çok az sayıdaki fikre dayalı deneyci felsefe;
Teolojiyle felsefenin sıkıntılı evliliği yüzünden dayanaksız olan batıl felsefe ki buna, örneğin sayıların incelenmesine adanmış dini inançlarıyla Pisagor’da veya hatta bilimsel çalışmaları Tanrı’nın yaratımı hikayeleriyle süsleyen günümüzün yaratılışçılarında da rastlanmaktadır.
Birtakım felsefe sistemlerinin ya da kuramların zihnimize yavaş yavaş yerleşerek ve düşünme tarzımızı belirleyerek orada etkili olmaya başlamalarıdır.
Her konuyu bu kuramların ışığında ele alarak yorumlayan ve değerlendiren, kendi us ve anlama yetilerinin gücüne ve keskinliğine çok az yer veren kişiler anlama yetilerini körelterek kendilerine en büyük kötülüğü yapacaklardır. Eleştirel tartışmadan koparak tekdüzeliğin içine düşecekler ve ayrıca gerçekliklerin ve yeniliklerin çok uzağında kalacaklardır.
Bacon, “bu nedenle sofistik, empirik ve batıl inançlı olmak üzere üç hata kaynağı ve üç çeşit yanlış felsefe vardır.” der (Bacon, 1999: 28).
Birinciye örnek Aristoteles’in felsefi sistemidir: Oluşturduğu mantık sistemi üzerinden evren ve doğaya ilişkin önermelerini sistematikleştirme yoluna gitmiştir, böylece formel mantığın güdümünde son derece sofistike bir öğreti ortaya çıkmıştır.
Bacon’a göre doğadaki olguların doğallığından uzaklaşan, keyfi denebilecek ontolojik ayrımlaştırmalarla doğayı açıklamaya çalışan, devinimin ilk nedeninin dışsal bir kaynak –İlk kımıldatıcı– olduğunu belirten bir doğa ve evren açıklaması gerçeklik tabanından tümüyle uzaklaşmış olur. Oysa bu tür bir evren açıklaması yüzyıllar boyunca otoriter bir öğreti olarak tiyatro sahnesinde kaldı ve bilimin doğru yolda ilerlemesini ketledi.
Bacon, empirik okul üzerine şunları söylemektedir:
“Empirik okul Sofistik veya kuramsal okuldan daha şekilsiz ve anormal biçimlidir; ancak birkaç deneyin sınırlı karanlığı içinde kalmaktadır genellikle. Buna karşın Bu felsefe türü bu deneyler üstünde günlük uygulama yapan kişilere mümkün ve hemen hemen kesin görünür. Bu nedenle de onların imgelemini bozmuştur. Fakat ötekilere akıl almaz ve boş görünür.” (Bacon. 1999.30).
Görüldüğü gibi tiyatro sahnesinde böyle bir okul da rol alabilmektedir.
Bacon’a göre “üçüncü grup, işin içine inançlarından ve dine olan saygılarından dolayı teolojiyi ve gelenekleri sokarlar. Onların arasından bazılarının saçmalığı ruhlarla, cinleri araştırmak ve onlardan bilim elde etmeye kadar ileriye gitmiştir.” Bu nedenle bu teolojik okul da zihinlerde putlaştırılan ve insanları dogmatik inançlara sürükleyen yanlış felsefe örneklerinden en yaygın olanıdır.
Şu halde doğa olgularını gözlemleyerek, bilimsel tümevarım yapacak olan bilim insanının tüm bu düşünsel putlardan zihnini temizleyebilmiş olması gerekir. Ancak o zaman olgunun yapısına uygun olarak yani nesnel bir biçimde bilimsel inceleme ve araştırma yapmak olanaklı olabilecektir.
Açıklama:
Yazar:
dravenjgjk
Bir cevabı oylayın:
5Yazar:
moses
Cevap:
cevap
Açıklama:
hücre olacaktır diye düşünüyorum
Yazar:
makenahorne
Bir cevabı oylayın:
9Bu başlığı kapatarak, bir bağlantıya tıklayarak veya başka bir şekilde gezinmeye devam ederek çerez kullanımını kabul etmiş olursunuz.