Kale 1452'de İstanbul kuşatması esnasında Avrupalı devletlerin Bizans İmparatorluğu’na yardım etmesini önlemek amacıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından Çanakkale Boğazı'nın Avrupa yakasına, boğazın en dar yerine, Çimenlik Kalesi'nin karşısına yaptırılmıştır. Kale 30 topla donatılarak Boğaz'ın 1.250 metrelik genişliğinin top menzili içine alındı. Kale 1551'de Kanuni Sultan Süleyman tarafından güçlendirildi, Venedik'le süregelen Girit Savaşı sırasında Kilitbahir yenilendi. 18. yüzyılda Fransız subaylarının rehberliğinde genişletildi. III. Selim tarafından Napolyon Savaşları sırasında tekrar yenilendi.[1][2]
Kalenin yapısı
Kalenin uzunluğu 220 metre, eni ise 120 metredir. Kalenin duvarları tam yuvarlağa yakın 3 burca sahiptir. Böylece kale planı üç yapraklı yonca görünümüne bürünür. İçeride uzun bir üçgen biçimli kulenin hafifçe eğrilen duvarları vardır ki duvarlardan buraya 3 adet taş köprü ile erişilir ve bu kule 30 metre yüksekliğinde olup 7 katlıdır. Kalenin etrafında daha alçak bir duvar haline ikinci tahkimat bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan ilave surlar ve kuleyle (Sarıkule)[3] kale güneye doğru uzatılmıştır.[1][2]
Kale-i Sultaniye (eski yazımıyla Kal'a-i Sultaniye) veya Çimenlik Kalesi, 1452 yılında Çanakkale Boğazı'nın Asya kıyısına dikilen bir kaledir. Günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.1452'dea Fatih Sultan Mehmet döneminde Çanakkale Boğazı'nın Asya tarafına dikilmiştir. Kalenin tam karşısında, Boğaz'ın Avrupa yakasında Kilitbahir bulunmaktadır. Kale, 30 topla donatılarak Boğaz'ın 1.250 metrelik genişliği top menzili içine alındı. Kale 1551 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından güçlendirildi. Venedik'le süregelen Girit Savaşı sırasında yenilendi, Napolyon Savaşları sırasında III. Selim tarafından tekrar baştan aşağı yenilendi. Kale-i Sultaniye I. Dünya Savaşı'na kadar Çanakkale Boğazı'nın savunulmasında kilit rol oynadı.[1]
Deniz tarafı duvarları 19. yüzyıl sonlarında müstakhem bir duvar yerine bir sıra top mevzisi olarak yeniden inşa edildi. Bu nedenle kale, 1915'te İngiliz ve Fransız gemilerinin hedefi oldu. 18 Mart 1915'te İngiliz gemisi Queen Elizabeth’ten atılan ve kuzey sur duvarında açtığı 2 metrelik delik içinde patlamadan kalan top mermisi de hala düştüğü yerdedir.[1][2]
Günümüzde müze olarak hizmet vermektedir. Kale bahçesi ve park alanında Çanakkale Savaşları'nda kullanılmış değişik uluslara ait topların yanı sıra farklı dönemlerde kullanılmış toplar da sergilenmektedir.[3]
Kalenin yapısı
Dış surlar
Çimenlik Kalesi, dış surlar ve iç kale olmak üzere iki kısımdan oluşur. Dış surlar, 11 metre yüksekliğinde, yer yer 8 metre kalınlığında olup 100'e 150 metrelik basit bir dikdörtgen plan üzerine kuruludur ve surlarda 9 adet burç bulunmaktadır.[1][2]
Kale avlusu
Bahçede baruthane binası ile Fatih ve Abdülaziz dönemlerinde yapılmış ve kendi adlarıyla anılan iki adet cami yer almaktadır.[2]
İç kale
42'ye 48 metre ölçülerinde iç kalenin 9,5 metre kalınlığındaki duvarları 25 metre yüksekliğe erişmektedir. Üç katlı bu kalenin ilk katı iç avlunun yer seviyesinden 4 metre yukarıda olan kâgir bir zemine sahipken üstteki iki kat ahşaptı.[1][2]
Çanakkale Şehitleri Anıtı, Çanakkale il sınırları içindeki Gelibolu Yarımadası'nda, Çanakkale Boğazı'nın ucunda Morto Koyu önündeki Hisarlık Tepe üzerinde yer alan anıt.
1915 yılında I. Dünya Savaşı sırasında Çanakkale Savaşları'nda hayatını kaybeden Türk askerlerin anısına yaptırıldı. Dört ayak ve bir kubbeden oluşan 41,7 metre yüksekliğindeki yapı, Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından tasarlanmıştır. Temeli 17 Nisan 1954 tarihinde atılmış ve 21 Ağustos 1960 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Yanında Mehmetçik Anıtı, Türk Bahçesi, Mustafa Kemal Çanakkale'de Anıtı, Yaralı Asker Anıtı, Meçhul Asker Kabri ve Türk Şehitliği bulunur.I. Dünya Savaşı'nda Gelibolu Yarımadası, tarihin gördüğü en kanlı savaşlardan birine sahne oldu. İngilizler’in 205 bin, Fransızlar’ın ise 47 bin zayiat verdiği savaşta Türk tarafının zayiatı konusunda farklı rakamlar ortaya çıkmıştır.[1] 5. Ordu Komutanlığının Başkomutanlık Vekaletine sunduğu zayiat raporlarına göre Türklerin zayiatı toplamda 213.882’idr. Yoğun zayiat nedeniyle ölen askerlerin defnedilmesi her iki taraf adına da ciddi bir soruna dönüşmüştü. Dar bir alanda biriken ölüler, tek kişilik mezarlar yerine toplu mezarlara gömülmek durumunda kaldı.
Mondros Mütarekesi'nin ardından İngilizler tarafından itibaren değişik mevkilerde yeni mezarlık ve abideler inşa edildi. Türk Kurtuluş Savaşı’nın ardından Türk hükümeti, I. Dünya Savaşında değişik nedenlerle ölen İngiltere, Fransa, ve İtalya askerlerinin bulunduğu mezarları ve adlarına dikilmiş abidelerin bulunduğu arazileri ilgili devletlere ayrı ayrı ve süresiz olarak bırakmayı kabul etti.
İngilizler, işgal döneminden başlattıkları mezarlık ve abide sayısını Lozan Antlaşması sırasında otuza çıkardı. I. Dünya Savaşı sırasında Seddülbahir'de bir mezarlık inşa eden Fransızlar, 1930'a kadar yeni düzenlemeler yaptılar. Yeni Zelandalılar da 1919'dan itibaren kendi şehitlik ve abidelerini oluşturmaya başladı. Türk şehitler için ise uzun süre Gelibolu’da bir abide dikilemedi.
Türk şehitler için abide dikilmesi konusunda bu dönemde atılan tek somut adım 1934'te Gelibolu'nun ilk Türk abidesi olma özelliğini taşıyan ve bölgede toplanan taşların üst üste konulmasıyla oluşturulan Mehmet Çavuş Abidesi'nin yeniden inşası oldu. Abidenin inşaatını Jandarma Er Okulu gerçekleştirdi. Çanakkale Şehitler Abidesi dikilinceye kadar Türk heyetlerinin bütün resmi törenleri bu anıtın olduğu yerde düzenlendi.
Tarihçe
1943 yılında Millî Savunma Bakanlığı tarafından Çanakkale şehitleri için bir abide yarışması düzenlendi. 1944'te yapılan yarışmaya 37 proje katıldı. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde öğrenci olan Feridun Kip, Doğan Erginbaş ve İsmail Utkular’ın projesi yarışmayı kazandı.[2] Mali imkansızlıklar yüzünden proje uzun süre hayata geçirilemedi.
Çeşitli defalar meclis gündemine gelen konu, bir öğrenci kuruluşu olan Millî Türk Talebe Birliği'nin (MTTB) 1952 Nisan’ında Çanakkale Valiliği'ne ve hükümete başvurması sonucunda yeniden Türk kamuoyunun gündemine girdi.[1] Başvuru Bayındırlık Bakanlığı tarafından kabul edildi ve çalışmalar başladı. Daha önce Millî Savunma Bakanlığı tarafından açılan yarışmada birinciliği kazanan projenin yapılması kararlaştırıldı. İnşaatın takibi ve organizasyonu için başkanlığını Emin Nihat Sözeri'nin yaptığı[3] 9 kişilik "Çanakkale Şehitleri Abidesi İnşaatına Yardım Komitesi" adıyla bir komite kuruldu. Abidenin Hisarlık Tepe'de yapılmasına, betonarme olarak inşasına ve üzerinin granit kaplanmasına karar verildi. Çanakkale Şehitleri Abidesi İnşaatına Yardım Komitesi'nin yaptığı yardım çağrısı, büyük bir yardım kampanyasına dönüştü. İnşaatın temeli 17 Nisan 1954’te atıldı.
Abide inşaatı aylar sonra İnşaatta kullanılan malzemelerin bozuk ve kalitesiz olduğunun tespiti üzerine durmuş, ihale feshedilmiştir.[1] Yeniden ihale edilen inşaatın 1958 senesi Temmuz ayında bitmesi kararlaştırılmıştı. Ancak duraklama döneminde personel maaşları ödenmiş ve inşaat malzemelerinin fiyatları artmış olduğundan halktan toplanan yardım paraları 1957’de bitti.[1] İnşaatın temel takviyesi yapılmış ve granit henüz 12 metreye kadar yükselmişti. Milliyet gazetesin muhabiri Necmi Onur’un inşaatın yarım kaldığına dair haberi ve gazetenin yazarı Refi Cevat Ulunay’ın yazıları üzerine kamuoyu konuya büyük ilgi gösterdi.[1] Gazete, Çanakkale Şehitleri Abidesi'nin bitirilmesi için 18 Ocak 1958 itibarıyla ülke çapında bir yardım kampanyası düzenlediğini duyurdu. Kampanya, Türk basınının diğer yayın organları tarafından da desteklendi. 100 bin liralık bir yardım toplama hedefiyle başlayan kampanya 18 Mart 1958’de son bulduğunda 1 milyon 686 bin 251 liralık hasılata ulaşılmıştı.[1] Abidenin gövde inşaatı, 18 Eylül 1959 tarihinde tam olarak tamamlandı.
Abidenin resmi açılışı, Anafartalar Zaferi'nin 45. yıl dönümüne denk gelen 21 Ağustos 1960 tarihinde gerçekleşti. Abidenin açılışını dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay yaptı.
Abidenin bakım ve personel işleri, 1962 yılında Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı'na devredildi. Orman Genel Müdürlüğü, Gelibolu yarımadasını 1973'te "millî park" ilan etti.[4]
1971 yılında İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth'in de bulunduğu bir törende abidenin altında bir savaş müzesi açıldı.[1] Burada Çanakkale Savaşları'ndan kalma kalıntı ve dokümanlar sergilenmeye başladı. Savaş Eserleri Müzesi daha sonra Kabatepe Müzesi'ne taşınmıştır.
Ana kaidenin ayaklarındaki rölyefler 2002 yılında tamamlanmış, 2004 yılında tören alanı ve sembolik şehitlikte değişiklikler yapılmıştır. 2005 yılında restorasyondan geçen anıt, 2007 yılında bulunduğu alana yeni şehitlik inşa edilmesiyle son şeklini aldı.[5] Sembolik kabirlerde üzerinde şehitlerin isimleri yazan çift cam şeklindeki kabir taşları değiştirildi. Saydamlık ve yağış nedeniyle okunamaz durumdaki isimleri belirgin hale getirebilmek için camların arasına Türk Bayrağı motifli saydam olmayan plakalar yerleştirildi.[6]
Mimari özelikleri
Üzerinde 25x25 m kaide yer alan 4 ayak üzerine oturtulmuş olan yapının yüksekliği 41,7 metredir. Ayakların genişliği 7,5 metredir.[7] Anıt tümüyle 625 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Cüssesi ile izleyiciyi etkilemeye isteği görülen anıtın tasarımcısı, Roma döneminden beri kullanılagelen zafer takı formunun farklı bir yorumunu oluşturmaya çalıştığını ifade etmiştir.[8] Uzaktan bakıldığında Mehmetçiğin "M" harfi şeklinde gözükmektedir.[5]
Abidenin tavan kısmına mozaikten Türk bayrağı işlenmiştir.[1] Şeref holüne üzerinde Mehmet Akif Ersoy'un Çanakkale Şehitlerine şiirinden bir dörtlüğün bulunduğu bir lahit taşı yer alır. Abidenin dört ayağında sekiz rölyef bulunmaktadır. Denize bakan dört tanesi deniz savaşlarını, karaya bakan dört tanesi de kara savaşlarını anlatır.[6]
Abidenin girişinin sol tarafında 1992 yılında yaptırılan sembolik şehitlik bulunur. Şehitliğin giriş kapısının hemen sağda Mustafa Kemal'in 1934 yılında yabancı askerlere hitaben yazdığı ve zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından Anzak Günü’nde okunan ünlü sözleri yer almaktadır.[5]
Anzak Koyu, Türkiye'de, Gelibolu Yarımadası'nda küçük bir koy. Anzakların Çanakkale Savaşı sırasında bu koya çıkarma yapmalarıyla ünlenmiştir. 600 metre uzunluğudaki koy, kuzeyden Arıburnu tepeleriyle çevrilidir. Yapılan çıkarmadan sonra, plaj Anzaklar için ana üs konumuna gelmiştir. 25 Nisan 1985'teki Anzak Günü'nde, Türkiye hükûmeti Anzak Koyu ismini resmen kabul etti.