Cevap:Yakın ilişkilerimiz içinde sorun yaşamak bize; yalnız, üzgün, değersiz, güvensiz bazen çaresiz hissettirebilir. Çünkü sevdiğimiz kişilerle ilgili yaşanan olumsuz durumlar bizi strese sokar. İnsan doğası gereği stres altındayken bildiği, aşina olduğu yolu seçer yeni bir davranışı sergilemek bu duygu altındayken zordur. Sıklıkla bu davranışlar “doğal tepki” diye adlandırır ve normalize edilir. Çift terapisinde sıklıkla normalize edilmiş fakat işlevsiz tepkiler ile çalışırız.
“Bir problem o problemi yaratan bakış açısıyla çözülmez.
A.Einstein”
İletişim Problemleri
Gerek aile içinde yakınların gerek ilişkilerde partnerlerin en temel beklentileri karşılanmıyorsa bunlar bağlanma yaralarına yol açar. Bu yaralar kendini iletişim sırasında gösterir. İlişkileri uçuruma sürükleyen sorunların başında iletişimde yaşanan aksaklıklar yatar. Bu aksaklıklar bazen iletişimin tamamen kopmasına, bazen de iletişimin sekteye uğramasına neden olur.
İletişim Problemleri Nerede Başlar?
“Birbirimizin sığınağında yaşarız.
İskoç deyimi”
Bağlanma teorisi bize aşık olduğumuz kişinin hayattaki sığınağımız olduğunu söyler. O kişi duygusal olarak bize bir yanıt oluşturamadığında ya da temas edemediğinde bağlantıyı kaybetmekle yüzleşiriz. Partnerimizden yanıt alamadığımız zaman önümüzde iki yol oluşur. Ya ihtiyaçlarımızı ve duygularımızı bastırırız ya da yanıt almak için savaşırız. Bu savaş ilişki içinde iletişimi haklı haksız çatışmasına sürükler. Suçluyu belirleme, sorumluyu tespit etme, haklı olduğunu gösterme çabası terapilerde sıklıkla karşımıza çıkar. Oysa yapılan en büyük hatalardan biri budur. Haklı haksız savaşına girildiğinde karşıtlık oluşur. Artık iki taraf vardır. Oysa aşk taraflılık değil tarafsızlıktır. Çünkü aynı yolda yürüyorsanız farklı taraflarda olamazsınız. Dolayısıyla yakın ilişkiler içinde mücadeleye gerek yoktur çünkü “düşman” yoktur.
İdeal bir iletişimin altın kuralı güvenli bir alan yaratmaktır. Bir ipin üzerinde yürümek, içinde düşme tehlikesini barındırır. Tüm bedenimiz, zihnimiz bu tehlike duygusu yüzünden tetiktedir. İletişim alanımız güvenli değilse aynı tetikte olma duygusu canlanır. İletişimde güvenli alan karşımızdakinin bizi dinlemek için orada olduğunu bilmemizle başlar. İletişim sırasında, yargılanmayacağımızı, anlaşılacağımızı hissetmemiz güvende olma hissiyatını devam ettirir. Çoğu çift bu kısımda sorun yaşar. İletişimi anlamak değil, anlatmak için kullanır. Bu durum iki taraf içinde tehlike algısını tetikler. Böyle bir iletişimde bir taraf her daim savunmada kalmak zorunda hissederken diğer taraf anlaşılamamanın verdiği duyguyla baş etmeye çalışır. İdeal bir iletişim için çiftlerin kendilerini ifade edecek bir güven alanı yaratması ve bunu sürdürebilmesi gerekir.
“Seni sıkmadan sevmek,
Yargılamadan takdir etmek,
Seni yok etmeden sana katılmak,
Talepte bulunmadan seni davet etmek,
Suçluluk duymadan gitmek,
Suçlamadan eleştirmek ve küçültmeden yardım etmek istiyorum
Senden de aynısını bulabilirsem, o zaman gerçekten buluşup birbirimizi zenginleştirebiliriz.
V.Satir”
İletişim Sırasında Yapılan 7 Temel Hata
1-Geçmişe Odaklanmak
Çiftler kopmuş hissettiklerinde etkileşimleri de olumsuz hale gelir. Geçmişte ilişkide yaşanmış ve hasıraltı edilmiş sorunlar tekrar tekrar gündeme getirilir. Bu durum bazen güncel sorunun çözülmemesi için bir kaçıştır. Ya da partnerlerden birinin kendini koruma şeklidir. Fakat ne soruna ne de kendini korumaya yardımcı olur. Sadece olayları daha karmaşık ve çözülmez hale getirir.
2-Küçümsemek- Önemsememek
Baş edemediğimiz bir meseleye dair sıklıkla yaptığımız bir savunma atağıdır. Buna mı üzüldün? Bunlar sorun mu? Çok abartıyorsun! Genellikle iletişimin kopmasına neden olur. Benim için önemli olan partnerim için elbette önemli olmak zorunda değildir. Fakat mesele önemli olma meselesi de değildir. Mesele anlaşılmaktır. Benim için önemli olduğunun anlaşılması sorunun çözümünü beraberinde getirecektir.
3-Küsmek- Duvar Örmek
Gottman yaptığı bir araştırmada ilişkilerin sonunu getiren 4 temel davranış belirlemiştir. Bu 4 davranışa mahşerin dört atlısı demektedir. Bu dört davranıştan bir tanesi Duvar örmek, küsmektir. Bu davranış eşler arasında iletişim kopukluğuna neden olur. Hem kendine hem karşındakine kendini savunma alanı bırakmaz. Küsmek, diğer kişinin kendini kötü ve suçlu hissetmesine neden olur. Kendini suçlu ve kötü hisseden biri ilişki için güzel bir şey yapmakta zorlanır. Çünkü insan doğası gereği kendini güvende hissettiği zaman çabalayabilir.
4-Yargılamak- Suçlamak
Sen zaten hep bencildin! İletişime yargılama ve suçlama cümlesi karıştığında karşımızdaki kişinin bizi artık anlamak için değil kendini savunmak için dinlediğini kabul etmek gerekir. Bundan sonraki gelen cümlelerin bir anlamı yoktur. Çünkü kişi bir kere “sen bencilsin” suçlamasına takılmıştır. Bu durumu danışanlarımıza genellikle 4 parmak kuralı ile anlatırız. 4 parmağınızı baş parmağınızın üzerine kapatın. Bir yumruk görüntüsü alan eli gelişmiş beyniniz olarak düşünün. Gelişmiş bir beyin sorgular, çıkarım yapar, kendi için en mantıklı yolu seçer. Bizi hayatta tutan tüm komplike davranışları sergilememize neden olur. İletişim sırasında yargılandığını ve suçlandığını fark ettiğinde 4 parmak açılır. Yani devreye ilkel beyin girer. İlkel beyin ise mantıktan kopup tamamen duyguların hakimiyeti altına girmemize neden olur. Devrede artık cümlelerin ne anlattığı değil öfke, kızgınlık vardır. İdeal bir etkili iletişimde kapağın kapalı olması gerekir. Çünkü iletişimde ne anladığım değil bana ne anlatıldığıdır önemli olan.
Açıklama:
İyi dersler
Biraz uzun oldu