Cevap:
Kaba ve katı kalpli bir kimse – başka bazı erdemlere sahip olsa da – muhataplarında nefret uyandırır; insanlar böyle bir kimseyi dinlemek istemezler veya onun arkadaşlığına katlanamazlar. İslâm gibi evrensel bir mesaj getiren, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan ve yüce bir ahlâk üzere bulunduğu bildirilen bir Peygamber’in bu kötü vasıfları taşıması düşünülemez. Şüphesiz bu âyet Hz. Peygamber’in (s.a.v.) büyüklüğünü, yüksek ahlâkını ve yüreğinin katı olmadığını, aksine şefkat ve merhametle dolu olduğunu gösterir. Hz. Peygamber’in müslümanlara karşı bu şekilde merhametli davranması neticesinde birçok kimsenin müslüman olduğu da rivayet edilmiştir. (Komisyon, 2007: parag. 2.)
“İş hakkında onlara danış.” emri istişareye işarettir. İstişare, karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak demektir. İstişare ile işleri görmek, Müslümanların özellikleri arasında sayılmıştır. İstişare, hakkında açık bir hüküm içeren vahyin olmadığı konularda olur. Açık bir hüküm içeren ayetler varken istişare olmaz. Hz. Peygamber (s.a.v.) de sahabilerle istişarede bulunmuştur. Böylelikle ümmetinin; kendine güvenen, görüşlerini ifade edebilen,
sorumluluk alabilen, önemli vazifeleri başarıyla yerine getirebilen bireylerden oluşan bir topluluk olmasının yolunu açmıştır.
“Karar verince de Allah’a güven.” emri de tevekküle yönlendirmektedir. Tevekkül, insanın üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdikten sonra sonucu Allah’tan (c.c.) beklemesi ve O’nun vereceği hükme razı olması demektir. Tevekkül, yapılan bir iş neticesinde beklenen bir tavırdır yoksa hiçbir şey yapmamak anlamına gelmez. Bu yönüyle faal bir süreçtir çünkü üzerine düşeni yapmamız beklenmektedir. Allah (c.c.), kendisine tevekkül
edenleri sever.