Soru: dna ile fıkıh arasındaki bağlantı nedir

Cevaplar 1

Cevap:

Cevap:

Klasik İslâm hukuku doktrininde koca, evlilik içerisinde doğan çocuğun nesebini iki şekilde reddetme (redd-i neseb davası açma) hakkına sahiptir. Birincisi, kocanın karısını zina ile suçlayarak mahkemede redd-i nesep davası açmasıdır. Bu şekilde açılan davada, karı-koca mahkemede usulünce yeminleşir (liân/mülâane) ve mahkeme sonucunda çocuğun nesebi kocadan düşer. İkincisi ise evlilik sürecinde çocuğun kocadan olmasını aklen ve ilmen/tıbben imkânsız kılan bazı özel durumların bulunmasıdır. Böyle bir durumda koca, liân/mülâane uygulamasına gerek olmaksızın redd-i nesep davası açma hakkına sahiptir. Günümüzde ise bilim ve teknolojinin gelişmesine paralele olarak nesebin sübut ve nefyi/reddi ile ilgili hukuk davalarında DNA parmak izi testi de bir ispat vasıtası olarak kullanılmaktadır. Çağdaş İslâm hukuku araştırmacıları da DNA parmak izi testi ile nesebin sübûtu ve reddi konusu üzerinde durmuşlardır. Bu çalışmada sadece, “İslâm Aile Hukukunda DNA Parmak İzi Testi İle Nesebin (Soybağının) Reddi” konusu üzerinde durulacaktır.

İslâm hukukunda, nesebin gerçeğe uygun bir şekilde sübutuna büyük önem verilmiş ve evlilik içerisinde doğan çocuğun başkasından olduğunun kesin olarak bilinmesi halinde kocaya bu çocuğun nesebini reddetme (redd-i nesep davası açma) hakkı verilmiştir.

Klasik İslâm hukuku doktrininde evlilik içerisinde doğan çocuğun nesebini reddetmenin iki yolu vardır. Birincisi, liân/mülâane olarak isimlendirilen yöntemdir. Terim olarak liân/mülâane, kocanın karısını zina ile suçlaması (kazif) sonucu açtığı redd-i nesep davası üzerine karı-kocanın mahkemede özel olarak yeminleşmeleri anlamına gelmektedir. İkincisi ise çocuğun nesebinin kocaya ilhakını/nisbetini imkânsız kılan; “kadının nikâhtan önce başkasından hamile kaldığının kesin olarak bilinmesi veya nikâh akdinin üzerinden altı ay geçmeden doğumun olması”, “kocanın biyolojik ve fizyolojik kusurlarından dolayı çocuk sahibi olamayacağının anlaşılması” ve “karı-koca arasında cinsel ilişkinin imkânsız olması” gibi durumlarda söz konusu olmaktadır. Bu gibi durumlarda koca liân uygulamasına gerek olmaksızın redd-i nesep davası açma hakkına sahiptir.

Günümüzde ise bilim ve teknolojinin gelişmesi ile nesebin sübût ve nefyi/reddi ile ilgili hukuk davalarında DNA parmak izi testi de bir ispat vasıtası olarak kullanılmaktadır.

DNA parmak izi, ana-babadan kalıtım (genetik) yoluyla çocuğa aktarılan, her ferdin özel olarak biyolojik kimliğine delalet eden ve belirli bilimsel kurallar çerçevesinde bilinmesi mümkün olan genetik iz/özellik/şifre olarak tanımlanmaktadır.

Her insanın fizyolojik yapısında (fenotip) benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da vardır. Yine aynı şekilde her insanın biyolojik ve genetik yapısı (genotip) büyük oranda birbirine benzemekle birlikte aralarında bazı farklılıklar da bulunmaktadır. Nitekim bugün fizyolojik olarak birbirine çok benzer görünen insanların, “parmak izi, ses izi, koku izi ve DNA parmak izi” gibi biyolojik ve genetik özellikler açısından diğer insanlardan farklı olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır.

Diğer taraftan nesebin sübûtu veya nefyi/reddi, verâset (miras), velâyet, nikâh (evlenme yasağı), hıdâne (himaye ve terbiye hakkı), nafaka hakkı, âkile, şahitlik vs. gibi birçok fıkhî/hukuki meseleyi yakından ilgilendirmektedir.

Bundan dolayıdır ki İslâm hukukunda, evlilik içerisinde doğan çocuğun zina mahsulü olduğu veya evlilik öncesine ait olduğu yönünde kesin bir bilgi, delil veya kuvvetli bir ihtimalin olması halinde, liân yoluyla veya liân uygulamasına başvurmadan kocaya bu çocuğun nesebini reddetme hakkı verilmiştir.

Konuyla ilgili naslardan (Nur, 24/6-9) anlaşıldığı üzere liân uygulaması, karısına zina suçu isnat edip de bunu beyyine (dört şahit) ile ispat edemeyen koca için meşru kılınmıştır. Dolayısıyla koca, karısına zina isnadında bulunur ve bunu dört şahit ile ispat ederse veya kadın zina yaptığını ikrar/itiraf ederse liân uygulamasına gerek kalmaz ve kadına zina haddi uygulanır. Çünkü kadının zina suçu, şahitler ile sabit olmuştur ve liân uygulamasına gerek kalmamıştır.

Şu halde, zina suçunun ispatında olduğu gibi, nesebin reddi konusunda da, karısının gebeliğinin veya evlilik içerisinde doğan çocuğun kendisinden olmadığını iddia eden ve bunu DNA parmak izi testi ile ispat eden koca için liân uygulamasına gerek olmadan çocuğun nesebini reddetme hakkı olmalıdır. Buna göre DNA parmak izi testi sonucunda çocuğun kocadan olduğu anlaşılır ise karısını zina ile suçladığı (kazif) ve bunu ispat edemediği için kocaya kazif cezası uygulanır. Ancak DNA parmak izi testi sonucunda çocuğun başkasından olduğu anlaşılırsa çocuğun nesebi kocaya ilhak edilemez ve hamileliğin ikrah (tecavüz) yoluyla veya şüpheli cinsel ilişki sonucu olma ihtimalinden dolayı kadına da zina cezası (haddi) uygulanmaz.

Diğer taraftan, nesebin reddi ile ilgili liân uygulaması istisnaî bir kuraldır. Asıl olan ise çocuğun zina mahsülü, yani zina sonucunda olduğunun beyyine (dört şahit) ile ispat edilmesidir. Dolayısıyla liân, dini açıdan ibadet bilinci ile yapılması gereken ve terk edildiğinde kişinin günahkâr olacağı bir uygulama değildir. Buna göre DNA parmak izi testini delil olarak kabul etmek, liân uygulamasını nesh/iptal etmek değil, aksine liân uygulamasına gerek kalmadığı için onu terk etmektir. Dolayısıyla DNA parmak izi testine başvurma imkânının olmadığı yerlerde, liân/mülâne uygulaması yine yürürlükte kalmaya devam edecektir. Sonuç olarak; “İslâm Aile Hukukunda DNA Parmak İzi Testi İle Nesebin (Soybağının) Reddi” konusunda şunları söylemek mümkündür.

İslâm’ın temel kaynakları Kur’ân ve sünnette, ilim öğrenilmesi ve gereği ile amel edilmesi teşvik edilmekte ve istenilmektedir. Dolayısıyla, nesebin sübutunda olduğu gibi nefyi/reddi konusunda da, bilimsel bir ispat vasıtası olan DNA Parmak izi testi kullanımına İslâm hukuku açısından bir itirazın olmaması gerekir.

Nitekim Şafiî fakîh el-Mâverdî’nin (ö. 450/1058) nesebin nefyi/reddi konusunda; “İlmi gerçekler çocuğun kocadan olmadığını gösteriyorsa liân uygulamasına gerek olmadan çocuğun nesebi reddedilir” (Mâverdî, el-Hâvi’l-kebîr, 11: 159) şeklinde ifade ettiği genel kaide de, İslâm hukukunda redd-i nesep davası açma konusunda DNA parmak izi gibi modern/bilimsel ispat vasıtalarına itibar edileceğini göstermektedir.

Dolayısıyla; “Onları (evlatlıklarınızı gerçek) babalarına nispet ederek çağırın. Bu, Allah katında daha (doğru ve) adaletlidir” (Ahzab, 33/5) ayetin hükmü gereğince, nesebin gerçeğe uygun bir şekilde tespit edilmesini sağlamak amacıyla kocanın, -liân uygulamasına gerek olmaksızın- DNA parmak izi testi ile kendisinden olmadığı kanıtlanan bir çocuğun nesebini reddetme (redd-i neseb davası açma) hakkı olmalıdır.Klasik İslâm hukuku doktrininde koca, evlilik içerisinde doğan çocuğun nesebini iki şekilde reddetme (redd-i neseb davası açma) hakkına sahiptir. Birincisi, kocanın karısını zina ile suçlayarak mahkemede redd-i nesep davası açmasıdır. Bu şekilde açılan davada, karı-koca mahkemede usulünce yeminleşir (liân/mülâane) ve mahkeme sonucunda çocuğun nesebi kocadan düşer. İkincisi ise evlilik sürecinde çocuğun kocadan olmasını aklen ve ilmen/tıbben imkânsız kılan bazı özel durumların bulunmasıdır. Böyle bir durumda koca, liân/mülâane uygulamasına gerek olmaksızın redd-i nesep davası açma hakkına sahiptir. Günümüzde ise bilim ve teknolojinin gelişmesine paralele olarak nesebin sübut ve nefyi/reddi ile ilgili hukuk davalarında DNA parmak izi testi de bir ispat vasıtası olarak kullanılmaktadır. Çağdaş İslâm hukuku araştırmacıları da DNA parmak izi testi ile nesebin sübûtu ve reddi konusu üzerinde durmuşlardır. Bu çalışmada sadece, “İslâm Aile Hukukunda DNA Parmak İzi Testi İle Nesebin (Soybağının) Reddi” konusu üzerinde durulacaktır.

İslâm hukukunda, nesebin gerçeğe uygun bir şekilde sübutuna büyük önem verilmiş ve evlilik içerisinde doğan çocuğun başkasından olduğunun kesin olarak bilinmesi halinde kocaya bu çocuğun nesebini reddetme (redd-i nesep davası açma) hakkı verilmiştir.

Klasik İslâm hukuku doktrininde evlilik içerisinde doğan çocuğun nesebini reddetmenin iki yolu vardır. Birincisi, liân/mülâane olarak isimlendirilen yöntemdir. Terim olarak liân/mülâane, kocanın karısını zina ile suçlaması (kazif) sonucu açtığı redd-i nesep davası üzerine karı-kocanın mahkemede özel olarak yeminleşmeleri anlamına gelmektedir. İkincisi ise çocuğun nesebinin kocaya ilhakını/nisbetini imkânsız kılan; “kadının nikâhtan önce başkasından hamile kaldığının kesin olarak bilinmesi veya nikâh akdinin üzerinden altı ay geçmeden doğumun olması”, “kocanın biyolojik ve fizyolojik kusurlarından dolayı çocuk sahibi olamayacağının anlaşılması” ve “karı-koca arasında cinsel ilişkinin imkânsız olması” gibi durumlarda söz konusu olmaktadır. Bu gibi durumlarda koca liân uygulamasına gerek olmaksızın redd-i nesep davası açma hakkına sahiptir.

Günümüzde ise bilim ve teknolojinin gelişmesi ile nesebin sübût ve nefyi/reddi ile ilgili hukuk davalarında DNA parmak izi testi de bir ispat vasıtası olarak kullanılmaktadır.

DNA parmak izi, ana-babadan kalıtım (genetik) yoluyla çocuğa aktarılan, her ferdin özel olarak biyolojik kimliğine delalet eden ve belirli bilimsel kurallar çerçevesinde bilinmesi mümkün olan genetik iz/özellik/şifre olarak tanımlanmaktadır.

Her insanın fizyolojik yapısında (fenotip) benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da vardır. Yine aynı şekilde her insanın biyolojik ve genetik yapısı (genotip) büyük oranda birbirine benzemekle birlikte aralarında bazı farklılıklar da bulunmaktadır. Nitekim bugün fizyolojik olarak birbirine çok benzer görünen insanların, “parmak izi, ses izi, koku izi ve DNA parmak izi” gibi biyolojik ve genetik özellikler açısından diğer insanlardan farklı olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır.

Diğer taraftan nesebin sübûtu veya nefyi/reddi, verâset (miras), velâyet, nikâh (evlenme yasağı), hıdâne (himaye ve terbiye hakkı), nafaka hakkı, âkile, şahitlik vs. gibi birçok fıkhî/hukuki meseleyi yakından ilgilendirmektedir.

Bundan dolayıdır ki İslâm hukukunda, evlilik içerisinde doğan çocuğun zina mahsulü olduğu veya evlilik öncesine ait olduğu yönünde kesin bir bilgi, delil veya kuvvetli bir ihtimalin olması halinde, liân yoluyla veya liân uygulamasına başvurmadan kocaya bu çocuğun nesebini reddetme hakkı verilmiştir.

Konuyla ilgili naslardan (Nur, 24/6-9) anlaşıldığı üzere liân uygulaması, karısına zina suçu isnat edip de bunu beyyine (dört şahit) ile ispat edemeyen koca için meşru kılınmıştır. Dolayısıyla koca, karısına zina isnadında bulunur ve bunu dört şahit ile ispat ederse veya kadın zina yaptığını ikrar/itiraf ederse liân uygulamasına gerek kalmaz ve kadına zina haddi uygulanır. Çünkü kadının zina suçu, şahitler ile sabit olmuştur ve liân uygulamasına gerek kalmamıştır.

Şu halde, zina suçunun ispatında olduğu gibi, nesebin reddi konusunda da, karısının gebeliğinin veya evlilik içerisinde doğan çocuğun kendisinden olmadığını iddia eden ve bunu DNA parmak izi testi ile ispat eden koca için liân uygulamasına gerek olmadan çocuğun nesebini reddetme hakkı olmalıdır. Buna göre DNA parmak izi testi sonucunda çocuğun kocadan olduğu anlaşılır ise karısını zina ile suçladığı (kazif) ve bunu ispat edemediği için kocaya kazif cezası uygulanır. Ancak DNA parmak izi testi sonucunda çocuğun başkasından olduğu anlaşılırsa çocuğun nesebi kocaya ilhak edilemez ve hamileliğin ikrah (tecavüz) yoluyla veya şüpheli cinsel ilişki sonucu olma ihtimalinden dolayı kadına da zina cezası (haddi) uygulanmaz.

Diğer taraftan, nesebin reddi ile ilgili liân uygulaması istisnaî bir kuraldır. Asıl olan ise çocuğun zina mahsülü, yani zina sonucunda olduğunun beyyine (dört şahit) ile ispat edilmesidir. Dolayısıyla liân, dini açıdan ibadet bilinci ile yapılması gereken ve terk edildiğinde kişinin günahkâr olacağı bir uygulama değildir. Buna göre DNA parmak izi testini delil olarak kabul etmek, liân uygulamasını nesh/iptal etmek değil, aksine liân uygulamasına gerek kalmadığı için onu terk etmektir. Dolayısıyla DNA parmak izi testine başvurma imkânının olmadığı yerlerde, liân/mülâne uygulaması yine yürürlükte kalmaya devam edecektir. Sonuç olarak; “İslâm Aile Hukukunda DNA Parmak İzi Testi İle Nesebin (Soybağının) Reddi” konusunda şunları söylemek mümkündür.

İslâm’ın temel kaynakları Kur’ân ve sünnette, ilim öğrenilmesi ve gereği ile amel edilmesi teşvik edilmekte ve istenilmektedir. Dolayısıyla, nesebin sübutunda olduğu gibi nefyi/reddi konusunda da, bilimsel bir ispat vasıtası olan DNA Parmak izi testi kullanımına İslâm hukuku açısından bir itirazın olmaması gerekir.

Nitekim Şafiî fakîh el-Mâverdî’nin (ö. 450/1058) nesebin nefyi/reddi konusunda; “İlmi gerçekler çocuğun kocadan olmadığını gösteriyorsa liân uygulamasına gerek olmadan çocuğun nesebi reddedilir” (Mâverdî, el-Hâvi’l-kebîr, 11: 159) şeklinde ifade ettiği genel kaide de, İslâm hukukunda redd-i nesep davası açma konusunda DNA parmak izi gibi modern/bilimsel ispat vasıtalarına itibar edileceğini göstermektedir.

Dolayısıyla; “Onları (evlatlıklarınızı gerçek) babalarına nispet ederek çağırın. Bu, Allah katında daha (doğru ve) adaletlidir” (Ahzab, 33/5) ayetin hükmü gereğince, nesebin gerçeğe uygun bir şekilde tespit edilmesini sağlamak amacıyla kocanın, -liân uygulamasına gerek olmaksızın- DNA parmak izi testi ile kendisinden olmadığı kanıtlanan bir çocuğun nesebini reddetme (redd-i neseb davası açma) hakkı olmalıdır.

Açıklama:

Cevabı biliyor musunuz? Buraya ekleyin!

Cevabı bulamıyor musunuz?

Google ile giriş yap

veya

Şifrenizi mi unuttunuz?

Hesabım yok ve şunu yapmak istiyorum: Kayıt ol

Bir dil veya bölge seçin
How much to ban the user?
1 hour 1 day 100 years