Cevap:
hangi kitabın özeti onuda yazarmisin
Yazar:
braydon835
Bir cevabı oylayın:
10Yazar:
daniel52
Cevap:
MenüArama yap ...Dış görünümü değiştir
Mustafa Kemal Atatürk'ün Hayatında İz Bırakan Şehirler
Anasayfa/Tarih Araştırmaları/Cumhuriyet Tarihi/Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatında İz Bırakan Şehirler
Cumhuriyet TarihiMustafa Kemal Atatürk’ün Hayatında İz Bırakan Şehirler
Eslem DedeSon Güncelleme: 1 Ekim 2020
Okuma Süresi: 6 Dakika
Bu yazımızda Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatında İz Bırakan Şehirler başlığında bu şehirlerin Atatürk’ün düşünce yapısına etkilerini inceledik. Atatürk’ün bulunduğu şehirlerin onun düşünce yapısına etkilerinin ne olduğunu açıkladık. Atatürk’ü etkileyen şehirler yani iz bırakan şehirler:
SelanikManastırİstanbulŞamSofya
Bu Yazının İçindeki Başlıklar:
İz Bırakan Şehirler Hangileridir?SelanikManastırİstanbulŞamSofya
İz Bırakan Şehirler Hangileridir?
Şehirler insanlar için büyük bir önem taşır. İnsanlar şehirlere farklı değerler yüklerler ve şehirler ile insanlar arasında manevi bir bağ oluşur. Şehrin kültürel yapısı bireyin düşünce ve fikir yapısına işler. Mustafa Kemal Atatürk’ü etkileyen şehirler ise Selanik, Manastır, İstanbul, Şam ve Sofya’dır. Mustafa Kemal Atatürk bu şehirlerde eğitim ya da görevi sebebiyle bulunmuştur. Atatürk her şehirden farklı bir çıkarım yapmış ve farklı bir bilgi öğrenmiştir. Elde ettiği bilgileri ve çıkarımları kararlar verirken de kullanmıştır. İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatında iz bırakan şehirler;
Selanik
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatında iz bırakan şehirler arasında ilk olarak Selanik’i inceleyelim. Selanik günümüzde Yunanistan sınırları içerisinde kalmaktadır. Selanik Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği şehirdir. 6 çocuklu bir ailenin çocuğu olan Mustafa’da ağabey ve ablaları gibi Selanik’te doğmuştur. Mustafa’nın kardeşlerinden sadece Makbule Hanım uzun süre yaşayabilmiştir. Diğer kardeşleri hastalık gibi sebeplerden dolayı vefat etmiştir.
Selanik Makedonya’nın en güzide kentlerinden biriydi. Coğrafi konumu sebebiyle denizlerle bağlantısı vardı ve büyük bir liman kentiydi. Demir yolları ve limanları sayesinde ise ticarete açık bir şehirdi. Ulaşım yollarının çok ve çeşitli olması Selanik şehrini adeta bir ticaret merkezi haline getirmişti. Selanik’in bir ticaret şehri olması şehirde farklı kültürden insanların bir arada yaşamasına gerekçe hazırlamıştır. Selanik etnik bir yapıya sahipti. Rum, Sırp, Ermeni, din, mezhep, ırk ayrımı yapılmaksızın herkes hoşgörü içinde yaşamaktaydı. Farklı millet, ırk ve dine sahip insanların bir arada yaşaması o toplumun birbirlerine saygı duyarak yaşamasını sağlamıştı.Selanik şehrinde kilise, cami ve sinagogu bir sokak üzerinde görmek mümkündü. Selanik şehrinin insanları birbirlerine saygı duyuyorlardı ve hoşgörü ile yaşıyorlardı. Mustafa Kemal Atatürk Selanik’te farklı kültürlerle karşı karşıya kalmıştır. Atatürk’ün farklı kültürlerle karşı karşıya kalması onun hoşgörülü bir anlayışa sahip olmasını sağlamıştır.
Selanik şehrinin etnik bir yapıya sahip olması Fransız İhtilalinden etkilenmesini sağlamıştır. Farklı milletten insanlar, kendi milletinden bireyler ile bir araya gelerek kalkışmalar yapmışlardır. Fransız İhtilalinden etkilenen Selanik şehrinin hoşgörülü ve saygılı yapısı zamanla yıkılmıştır. Şehir genelinde kargaşa ve çatışmalar meydana gelmeye başlamıştır. Atatürk Fransız İhtilalinden ve çocukluğunu geçirdiği Selanik şehrinden çıkarımlar yaparak Türk milletinin devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmuştur. Kendini Türk hisseden her bireyin Türk kabul edileceğini de ekleyip Selanik ve Osmanlı Devletinde de olduğu gibi iç meselelerin önüne geçmeye çalışmıştır.
Mustafa Kemal çocukluk yıllarını geçirdiği Selanik’ten ayrıldıktan sonra askeri görevi nedeni ile 1907 yılında tekrardan Selanik’te yaşamaya başlamıştır. Selanik şehrine tekrar döndüğünde gizli bir şekilde kuruluş olan İttihat ve Terakki Cemiyeti faaliyet halindeydi. Mustafa Kemal’de bu cemiyete katıldı. Daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti amacından saptı cemiyetin kararları ve tutumları Mustafa Kemal’i rahatsız etmeye başlamıştı. Ardından Mustafa Kemal Cemiyetten ayrıldı ve sadece askeri kariyerine ağırlık vermiştir.
Manastır
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatında iz bırakan şehirler arasında ikinci olarak Manastır’ı inceleyelim. Manastır Osmanlı Döneminden beri pek çok devletin elçilerine ve konsolosluklarına ev sahipliği yapmıştır bu nedenle konsolosluk şehri olarak biliniyordu. Manastır ekonomik açıdan gelişmiş bir şehirdi ve halkı bir kültürel birikime sahipti. Demir yolları ile Selanik’e bağlıydı bu yüzden ticari olarak gelişiyordu. Farklı dinden ve milletten insanlar bir arada yaşıyordu fakat Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan‘ın kiliseler yolu ile şehri ele geçirme eğilimleri vardı. Mustafa Kemal Manastırda eğitim amaçlı bulunmuştu. Mustafa Kemal, Askeri idadiyi Manastır kentinde okumuştu.
Balkanlardaki Fransız İhtilali kaynaklı milliyetçilik ayaklanmaları Manastırda da etkisini göstermeye başlamıştır. Mustafa Kemal Manastır Askeri İdadisinde eğitim aldığı yıllarda bu ayaklanma ve hareketliliği yakından takip ediyor, öğretmen ve arkadaşlarıyla sık sık bu konu hakkında konuşuyordu. Mustafa Kemal Manastır’da bulunduğu esnada oldukça fazla siyaset adamı ile yakından irtibata geçmiştir. Farklı devletlerin konsoloslukları ile konuşmuş Osmanlı Devleti dışındaki diğer devletlerin de siyasi durumu hakkında bilgi sahibi olmuştur. Farklı ülkelerin devlet adamları ile konuşması Mustafa Kemal’i diğer yönetim biçimleri hakkında bilgi sahibi yapmıştır.
Mustafa Kemal idadi yıllarında tarihe ilgi duymuştur. Türk tarihi ile yakından ilgilenmiştir. Edebiyat öğretmeni olan Mehmet Emin Yurdakul’dan türkçülük ve milliyetçilik kavramlarını öğrenmiştir. Mustafa Kemal Fransızca dersinin kötü olması sebebiyle okul dışında ek olarak Fransızca eğitimi almış ve Fransızca dergiler okumaya başlamıştır.Jean Jacques Rousseau, Montesquieu ve Voltaire gibi Fransız yazarlardan özgürlük gibi kavramaları öğrenmiştir.Fransızca dili sayesinde Fransız kültürü ile bu yıllarda çok fazla iç içe olmuştur.
Sınıf arkadaşı olan Ömer Naci ile iyi anlaşan Mustafa Kemal, Ömer Naci’nin de etkisinde kalarak hilafet sanatına ilgi duymaya başlamıştır. Mustafa Kemal ve Ömer Naci sürekli bir araya gelerek hilafet sanatı hakkında konuşuyorlardı. Mustafa Kemal hilafet sanatına çok fazla ilgi duymaya başlamıştı, bu ilgi ders notlarına ve siyasi görüşüne de yansımaya başlamıştı. Öğretmenleri ve çevresi tarafından uyarılan Mustafa Kemal, toparlanıp tekrardan derslerine ve politikaya yoğunlaşmıştır.
Mustafa Kemal’in idadi yıllarında Türk-Yunan savaşı başlamıştı. Mustafa Kemal’in arkadaşları bu savaşa katılmak için yazıldılar. Mustafa Kemal arkadaşları ve döneminin erkekleri vatan için savaşırken kendisinin savaşa katılımda bulunamaması ona çok ağır gelmişti. Savaşa katılmak için yazıldığında ise isteği reddedilmişti. Osmalı Devleti Türk- Yunan savaşını kazanmıştı fakat masa başında istediğini alamayan Osmanlı Devleti’nin uluslararası anlamda söz geçiremediğini ve belli bir konumunun olmadığı görülmektedir. Mustafa Kemal yaşanan savaştan sonra diplomatik gücün askeri güç kadar önemli olduğu çıkarımına vardı.
İstanbul
İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkentidir ve Mustafa Kemal’in İstanbul’a gelmesi eğitim amaçlıdır. Mustafa Kemal, İstanbul Harp Okulu‘nu ve İstanbul Harp Akademisi’nde okumuştur. Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbulda devletin iç meseleleri ile ilgili bilgi sahibi olmak daha kolaydı. Mustafa Kemal İstanbul’da iç sorunlar ile daha yakından ilgilenmiştir. İstanbul’da Osmanlı Devleti’nin siyasi yapısını inceleme imkanına sahip olmuştur. İç meseler ile daha yakından ilgilenen Mustafa Kemal devletin kurtuluşu için düşünmeye ve planlar yapmaya başlamıştır. Yaşanan olayların İstanbul merkezinde daha kolay öğrenildiği için Mustafa Kemal’in İstanbul’ da yaşaması olaylardan daha kısa süre içerisinde haberdar olmasını sağlamıştır.
İstanbul’da bulunduğu zamanlarda okuldan sonra arkadaşlarıyla çoğu zaman bir sınıfta olmak üzere toplanıyordular. Ülkenin siyasi ve ekonomik durumu hakkında saatler süren konuşmalar yapıyorlardı. Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti’nin geleceğinden endişeleniyordu. Ülkenin geleceğinden şüphelenen Mustafa Kemal ve arkadaşları bir araya gelerek dergi çıkarmaya karar verdiler ve dergiyi Mustafa Kemal yönetiyordu. Mustafa Kemal ve arkadaşları bir araya gelerek siyasi içerikli bir dergi çıkarttılar. Derginin basılması ve organize edilmesi gibi işlerin başında Mustafa Kemal’in olması onun liderlik özelliğini geliştiriyordu. Mustafa Kemal geliştirmeye başladığı liderlik özelliğini ilerleyen yıllarda savaşlarda ve alınması gereken kararlarda kullanıcaktır. Arkadaşları Mustafa Kemal’in çok büyük hedefleri olduğunu söylüyorlar. Bazı bireyler Mustafa Kemal için hayalperest demiştir fakat Mustafa Kemal her adımını belli bir plan çerçevesi içinde atıyordu. Her hareketini tartarak ve ölçerek yapıyordu. Bu özellikleri onun hayalperest olmadığını kanıtlar niteliktedir.
Mustafa Kemal, İstanbul’da düşünce yapısını daha nesnel şeylerle meşgul edebilecek kitaplara yöneldi. Artık daha genel düşünüyor ve daha olumlu kararlar alabiliyordu. Kararlarının hayal ürünü olmamasına dikkat ediyordu gerçekçiliğe inanıyor ve hayali kararlardan uzak duruyordu.
İstanbul Avrupa elçilerinin çok fazla olduğu bir kentti. Neredeyse her gün tiyatro, konser, balo gibi sosyal ve sanatsal etkinlikler düzeniyordu. Mustafa Kemal İstanbul’da sanatla ilgilenmiştir. Farklı konserlere katılmış, tiyatro oyunları izlemiştir. Mustafa Kemal’in sanata olan saygısı, hayranlığı ve verdiği büyük değer bu yıllarda ortaya çıkmaya başlamıştır. Öyle ki ilerleyen zamanlarda dans etmek en büyük hobileri arasında yer alıcaktır ve “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” veya “Aydın ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykeltıraşlığı en üst derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesinde atalarımızın ve bunlardan sonra yetişecek evlatlarımızın hatıralarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir.” gibi sözler söyleyecektir.
Şam
Mustafa Kemal Şam’a askeri görevi sebebi ile gelmiştir. 1905 yılında 5. Orduya atanmıştır. Şam ve çevresindeki bölgenin çoğunluğunu Araplar oluşturmaktaydı. Şam’da Osmanlı Devleti’nin yönetiminden hoşnut olmayan Araplar sürekli isyan içindeydiler. Mustafa Kemal’in görevi de Araplar tarafından meydana gelen ayaklanmaları ve kargaşaları önlemekti. Mustafa Kemal, Arapların Osmanlı devletinden ayrılma isteklerine ve yaptıkları kalkışmalara ilk kez Şam’da tanık oldu. Mustafa Kemal askeri görevi ile ilgilenirken aynı zamanda siyasi olarak da çalışmak ve gelişmek istiyordu bunun için Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu.
Sofya
Mustafa Kemal, Balkan Savaşlarının ardından Sofya’ya ateşemiliter olarak atandı. Mustafa Kemal Sofya’da ilk önce bir otelde kaldı fakat zaman ilerledikçe otel masraflarını ödeyemez hale gelince Alman bir ailenin yanında kalmaya başlamıştır. Alman ailenin yanında kalırken Alman kültürünü yakından tanıma imkanına sahip olmuştur. Alman ailenin yanında kalmasının bir diğer olumlu yanı ise Almancasını da geliştirme imkanı buldu. Sofya’da yaşadığı esnada Bulgaristan’da yaşayan Türkler ile yakından iletişim halinde oldu. Türklerin sorunları ile ilgilendi ve farklı çözümler üretti.Atatürk’ün Türk halkına destek çıkmasını ve onların sorunları ile ilgilenmesi Mustafa Kemal’in Türkçülük ve Milletçiliğe olan bağı ortaya çıkmaktadır. Sofya’da düzenlenen bir kostüm partisine Mustafa Kemal’de davet edilmiştir. Mustafa Kemal ilk etapta ne giymesi gerektiğine karar verememiştir fakat ilerleyen zamanda bir yeniçeri kostümü giymeye karar vermiştir. Kostüm partisinde tüm dikkat ve ilgi Mustafa Kemal üzerinde toplanmıştır. Mustafa Kemal’in. kostüm partisinde yeniçeri kostümü giymesi Türkçülük ve milliyetçiliğinin bir diğer göstergesidir.
Yazar:
irenecw9x
Bir cevabı oylayın:
4Yazar:
roscoe85
Cevap:
Cümlelere göre mevsimler yazılacak...
1.Winter (Kış)
2.Sommer(Yaz)
3.Frühling (ilkbahar)
4.Herbst (Sonbahar)
İyi dersler...
Yazar:
carolynzy6x
Bir cevabı oylayın:
9Cevap:
bilmiyorum ki bende tahmin yürüt
Yazar:
smokekaiser
Bir cevabı oylayın:
6Yazar:
ashlynn
Cevap:
soruyu tam anlamadım daha açıklayıcı yazar misin
Yazar:
benignoreyes
Bir cevabı oylayın:
2Yazar:
amandawashington
Cevap:
Kitabı elinize aldığınız andan itibaren yazarın oluşturduğu kendine has imgesel harmanlar ile buluşmaya başlarsınız. Kitabın karakterlerinden Elif ‘in yaşadığı tüm acıları imgelere dökerek anlattığı ve asla mutlu olmadığı ailesinden ve kardeşi Tufan’ın yapmış olduğu bir hata yüzünden Elifin hiç suçu yokken bunu ödemesi gerektiği için nefretini kusuyordu. Küçüklükten beri kurduğu hayalin yerle bir olması kendini mutsuz hissettiriyordu. Hayali ise ailesinde her zaman kötülük görmüş sıkıntı çekmiş insanların evleneceği adamların çok iyi olacağı ve evleneceği adam ile çok mutlu olacağı inancıydı. Elif, maddiyatta gözü olamayan bir karaktere sahipti ve yaşayacağı ev kötü bir yer bile olsa eşiyle mutlu olduğunu hayal ederdi.
Tufan çaldığı bir araba ile kaza yapması üzerine hapse girmemek için arabanın sahibi ile Elif’i evlendirerek sorunu çözmeye çalışmışlardı. Bu teklifi Emin amcanın kabul etmesi ile sorunlar daha çekilmez hal almıştı. Çünkü Emin amcanın oğlu Emre namı değer “DELİ EMRE” olarak bilinirdi. Bir deli ile evlenmesi tüm umutlarını tüketen Elifin daha da zor bir hayat olacağı ve devamlı korku dolu yaşayacağı kaçınılmaz bir hal olmuştu. Emin amcaların Elif’i istemeye geldikleri gece Emre’nin tuvalet bahanesiyle Elif ile yalnız kalması sonucu ilk fırsatta onu korkutup duvara iterek boynunu sıkması Elif’i çok korkutmuştu. Lakin ailesinin bir şey yapmayacağını düşünerek kimseye söyleyemediği bu konuyu gözlerinden akıttığı yaşları ile yastığı ıslatıyordu.
Düğün alışverişinde ise Elif’in bir dediği ki eksik olmuyor her istediğini Emre alıyordu. Elif Emre’nin ne hastalığı olduğunu kuzeni Miraca sorarak öğrenmeye çalışmaktadır. Emre’nin hastalığını biraz araştırınca kadınlardan nefret ettiğini, cinsel ilişkide fiziki zararlar verebileceğini öğrenmesi ile işler daha korkunç boyutlara ulaşmaktadır. Düğünü ve evleri hayallerinden daha da mükemmel olması onun içini asla rahatlatmıyor ve eşinin bu olmaması gerektiği inancı ile kendini daha da bataklıkta hissediyordu. Elifin ablası Nuray asla yanından ayrılmayıp hep destek olmuştu. Evlilikte keramet olduğunu ve daha iyi olacağını söyleyip duruyordu.
Baş başa kaldıkları ilk gece de korktuğu gibi bir olayın asla yaşanmadığı ve Emre’nin ayrı bir oda da yatmış olması Elif’i daha mutlu etmişti. Uzun bir süre asla konuşmadıkları, sadece yemek masasında yemek yerken birlikte oturdukları evliliği daha da çekilmez yapıp Elif’in sohbet bile edemiyor oluşu daha çok canının sıkılmasına sebep oluyordu.
Belli bir süre sonra Elif ile Emre arasında ki buzlar erimiş bu aşamaya kadar hayli badireler atlatan Elif bir an da mutluluğun ne olduğunu öğrenmeye başlamıştır. Artık cinsel fobisini ortadan kaldıran Emre ile Elif çocuk planı dahi yapmaya başlamıştı. İstedikleri gibi bir bebek sahibi olan Emre ve Elif bebeğin adını Emin koyarak babasını hep yaşatmak istemişti.
Emre’nin babası mide kanseriydi ve çok fazla vakti kalmamıştı bu dünya da. Oğlunun evliliği, torun sevgisi ile mutlulukta Emre küçükken ölen eşinin yanına gitmeye seviniyordu. Emre’nin annesinin ölümü sonucu Emre’nin iki yıl kadar konuşmadığı ve daha sonra kadınlardan nefret ettiği durumu başlamış ve nazar boncuğu ve göğüs gördüğünde kusma refleksleri vardı. Yaşadıkları güzel anlar, kıskançlıkları, tatlı atışmaları, yaşadığı aşk ile bu adamla evlendiği için her zaman şükrediyor ve yanından asla gitmemesi için dua etmeye başlamıştı.
Emre’nin babası öldüğünde ise artık hiçbir şey eskisi gibi olmamış hatta işler daha çok sarpa sarmaya başlamıştı. Babasını gömdükten sonra kriz geçiren Emre hastaneye yatmıştı ve Elif’in Emre’yi kurtarmaya çalışması yer alıyor. Asla yanından ayrılmayan ablası Nuray ve eşi Murat, Emre’nin amcası Faruk sayesinde ayakta kalmaya çalışan bir mücadele vermesine yardımcı oluyorlardı.
Hafızalara gelen sorunsallar incelendiğinde Emre eski sağlığına kavuşacak mı? Bu duruma sebep olan o cenazede ne olmuş olabilir? Emre’nin hastane de çizmiş olduğu resimleri ile asıl sorunu çözmeye çalışan Elif’in mücadelesi olumlu sonuçlanacak mıydı? Bu sorunsalların cevapları merak edenler ile kavuşmayı beklemektedir.
Kitabı elinize aldığınızda sıcak ve samimi bir anlatımın sizi sarması mümkündür. Keşke o ben olsam dediğiniz bir roman kadını yaratılmış ve sizlere sunulmuştur. Kendinizi bu romana bırakırken içinde ne olduğunu bilmediğiniz ama meraktan açtığınız sandık gibi karıştırarak kitabın sizi farklı âlemlere götürebilecek güçte olduğunu hissedebilirsiniz. Okurken nefesinizin kesilip acaba ne olacak merakı ile kitap elinizde olduğu sürece kendinizi iyi hissedebilirsiniz..
Yazar:
rodolfoju04
Bir cevabı oylayın:
5Bu başlığı kapatarak, bir bağlantıya tıklayarak veya başka bir şekilde gezinmeye devam ederek çerez kullanımını kabul etmiş olursunuz.