Cevap:
Bir zamanlar çok mutlu bir prens varmış. Hiçbir şeye ağlamayan ve üzülmeyen bu prens şatosunun duvarlarını çok yüksek yaptırmış. Nedeni ise kötü şeylere veya onu üzecek şeyler ile karşılaşmamakmış. Hep gülmek ister ağlamaya hiç dayanamazmış. Halkı ona çok imrenir, onun gibi olmak istermiş. Bir gün prens ölmüş. Hemen bu çok sayılan prensin heykeli yapılmış. Şehrin en yüksek yerine altından bir heykel yaptırılmış. Prensin gözleri yakuttan, kılıcının tokası ise safirdenmiş. Mutlu prens çok yüksekte bulunan bu yeni yere geldiğinde çok şaşırmış. Eskiden yüksek duvarlarla çevrili şatosu çevresindeki kötülükleri görmeyi engellediğinden şimdi gördüklerine çok şaşırıyormuş. Halkı hiç onun gibi mutlu değilmiş. Aksine herkes sefalet içinde ve dertliymiş. Tüm bunlara ağlarken ayaklarına bir kırlangıç konmuş. Göç zamanı olduğundan şehri terk etmeye hazırlanan kuşbaşına akan damlalar sonucu heykelin ağladığını fark etmiş.
Prens ona açıklamaya başlamış. Kuşa gördüğü ailelerin durumunu anlatmaya başlamış. Uzaklarda bir evde bir anne ve çocuğu sefalet içindeymiş. Çocuk hem aç hem de ateşler içinde yanıyormuş. Prens kuşa gözlerindeki yakutlardan birini alıp bu eve götürmesini söylemiş. Kuş bu nedenle o gece göç edememiş. Yarın olduğunda prens yine başka bir ev görmüş. Bir öğrenci parası olmadığı için yakacak bulamıyormuş. Bu nedenle ödevlerini yapamaz olmuş. Bunu gören prens kırlangıçtan diğer gözünü çıkarıp bu öğrenciye götürmesini söylemiş. Kuş tekrar söyleneni yapmış. Kırlangıç hep gitmek istiyor fakat prense çok üzülüyor onu bırakmak istemiyormuş. Artık prensin üstünde değerli hiçbir şey kalmamaya başlamış. Aynı zamanda kırlangıç için de zor zamanlar baş göstermiş. En kısa zamanda bu soğuk şehri terk etmesi gerekiyormuş. Prense tekrar yardım etmiş. Sabah ise heykelin ayaklarının ucunda donarak ölmüş. Heykel ise artık değerini yitirmiş bir taş yığınına dönmüş. Bunu gören belediye meclis üyeleri heykeli söküp altını eritmeye karar vermişler. Buradan elde edecekleri parayla da belediye başkanının heykelini dikeceklermiş.
Ocakta eritilmeye çalışılan heykelden geriye hiç erimeyen kurşun bir kalp kalmış. Bu kalp kırlangıcın ölüsünün atıldığı çöplüğe bırakılmış. Tanrı ise meleklerine yeryüzünden çok değerli iki şey getirmelerini söylemiş. Melekler ise kuşun cansız bedenini ve ne yapılırsa yapılsın yok edilemeyen prensin kalbini getirmişler.
Açıklama:
İY DERSLER