Cevap:
Gözyaşı Öyküsünün Konusu ve Özeti Refik Halit, Gözyaşı adlı öyküsünde düşman işgali altında kalma tehlikesi altında kalan ve anayurda yetişmek için üç çocuğu ile düşmandan kaçan, dul bir Türk kadının çok hazin bir öyküsünü dile getirmektedir. Yazar bu trajik öyküsünde ilerleyen düşmanın tecavüzünden ve çocuklarının süngülenmesinden kurtulmak isteyen bir ananın üç çocuğu ile düşmandan kurtulmak çabasını anlatır. Dul Ayşe, Ali, Emine ve Osman adlı çocuğu ile ata binip düşmandan kaçmaya çalışır. Hava yağmurlu ve her tarafa çamurdur. En sonunda bindikleri at ölüp yerden kalkamaz. Ayşe üç çocuğunu da kuçcağına alıp kaçmaya devam eder ama yorgunluktan artık taşıyamaz olduğu çocuklarının birini terk ederek yoluna devam etmek tercihi ile karşı karşıya kalmıştır. Yolculuk boyunca ölen çocuklarını bırakıp yürümek zorunda kalır. En büyük oğlu Ali sağ kalmış ve onu kucağına alarak devam etmiştir. Ama kurtardığını zannettiği oğlu Ali’nin de ölmüştür. Kendisini kurtarmayı başaran Ayşe hizmetçilik yaparak hayatına devam etmektedir bir daha hiç ağlayamaz. GÖZYAŞI Yeni tuttuğu hizmetçi kadına dedi ki:"Dilin Anadolulu’ya benzemiyor. Rumeli’li misin sen?""Erfiçe köylerindendim. Alnımın yazısı imiş, buralara düştüm." Anlıyor ki önceleri sarışın imiş, mavi gözlü imiş. Şimdi saçlar küçük aktar dükkânı bebeklerinin ne kıla, ne de ota benzeyen, dokunsanız hışırdayacağını sandığınız cansız, kuru, soluk rengini, şeklini almış. Gözleri eski şekerlenmiş şuruplar kadar donuk, cansız, katı, suyu çekilmiş… Dibe çökmüş bir tasa, kaygı tortusu. Bu kadar kuru, kabuğa benzeyen göze hiç rastlamamıştı. Belli ki bu kadın akşam rakısı, zamanında, onun ağız tadını kaçıracak. İçinden: "Bir başkasını bulunca savarım!"Balkan Savaşı kopunca, hududa çok yakın olan köyde, bir akşamüstü şu korku yayılmış: Düşman geliyor! Müslüman erkeği süngüleyecek ve Müslüman kadınını kirletecek. Bütün köy halkı mal, mülk ne varsa bırakıp kaçmaya karar veriyor; bir anda at, öküz, araba, kaçış için ne taşıt varsa hepsi hazır oluyor. Dul Ayşe de hazırdır; bir atın üstündedir. Terkisinde, beş yaşındaki oğlu, belinden sımsıkı sarılmış, önünde üç yaşındaki kızı bir kuşakla dizlerinden eğere bağlı, kucağında bir yaşına basmayan yavrusu uykuda… Tepelerden, ara vermeyen, soluk aldırmayan bir yağmur iniyor; kış başlangıcı yağmuru… Biliyorlar ki bu böylece sürerse ovayı su basacaktır; çaylar kabaracak, nehirler taşacak, köprüler çökecek, yol, iz kalmayacaktır. Islak gece içinde, sırsıklam bir kafile, kimi atla koşuyor, kaçıyor. Öndeki ümit, ordumuza yetişmek, arkadaki korku düşman ordularına çiğnenmek! Öne bakıyorlar: Çamur, yağmur, karanlık… Şimşek bile çakmayan koyu, değişmez bir karanlık.
iyi dersler