Cevap:Giriş
Bu bölümde modern öncesi dönemde felsefenin nasıl tanımladığı sorusu, bu soruya verilen geleneksel cevaplar çerçevesinde incelenecek, İbn Sînâ’nın bir metninden hareketle felsefenin klasik tanımları üzerinde durulacaktır..
Felsefe aklın ve özgür düşüncenin ürünü olduğundan onun herkesçe benimsenen bir tanımını vermek gerçekten güçtür. Çünkü bir filozofun yetişmesinde ve onun zihnî formasyon kazanmasında yaşadığı dönemdeki bilimsel birikimin, sosyal ve siyasi ortamın, din ve hayat anlayışlarının önemli katkısı bulunduğu gibi kendi şahsî eğilimlerinin de elbetteki payı büyüktür. Bir başka deyişle her insan kendi çağının ürünü olduğu gibi her ne kadar filozofun söylemi evrensel boyutta olsa da çağının ve şahsî eğilimlerinin damgasını taşıdığında kuşku yoktur. Bu gerçekten hareketle, felsefenin, her filozofun üzerinde uzlaştığı ve herkesi tatmin eden bir tanımının bulunmadığını söyleyebiliyoruz.
Durum böyle olmakla birlikte antikçağın kurucu üç filozofu olan, aynı zamanda aralarında hocalık-talebelik düzeyinde sıkı bir ilişki bulunan Sokrat, Eflatun ve Aristo’dan gelen felsefe tanımları, geleneksel tanımlar olarak her çağda tekrarlanıp üzerlerinde çeşitli yorumlar yapılmıştır. Ayrıca hellenistik dönemde ve orta zamanlarda yazılan felsefi eserlerin giriş kısmında bu tanımlara yer vermenin âdeta bir gelenek halini aldığı anlaşılmaktadır.
Biliyoruz ki herhangi bir bilgi şubesi ya konusu açısından veya amacı bakımından yahut önemi gözönüne alınarak ya da yararı düşünülerek tanımlanmaktadır. Aşağıda verilen tanımlarda da bu farklı açıları görmek mümkündür.
ÖRNEK
1. Felsefe hikmet (bilgelik) sevgisidir.
2. Felsefe insanın kendini bilmesidir.
3. Felsefe, insanın gücü ölçüsünde ebedî ve küllî olan varlıkların hakikat ve mâhiyetini bilmesidir.
4. Felsefe, insanın gücü ölçüsünde yüce Allah’ın fiillerine benzemesidir.
5. Felsefe, ölümü düşünüp önemsemektir.
Açıklama:
Umarım işine yarar