Açıklama:
► Şimşek neredeyse gözlerini (hızlıca alıp) kapıverecek. (Şimşeğin ışığı) önlerini her aydınlattığında onun ışığında yürürler. Onları karanlıkta bırakınca (korku ve şaşkınlıkla) yerlerine çakılırlar. Allah dileseydi onların işitme ve görme duyularını alıverirdi. Şüphesiz ki Allah, her şeye kadîrdir. (2/Bakara 20)
► Biz bir ayeti neshettiğimizde ya da unutturduğumuzda, ondan daha hayırlısını ya da bir benzerini (onun yerine) getiririz. Allah’ın her şeye kadîr olduğunu bilmez misin? (2/Bakara 106)
► Hak kendilerine açığa çıktıktan sonra Ehl-i Kitap’tan birçoğu, benliklerinde yer etmiş kıskançlık nedeniyle sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek istediler. Allah bu konuda hükmünü verinceye dek onları affedin, onları hoş görüp (yaptıklarını) görmezden gelin. Şüphesiz Allah her şeye kadîrdir. (2/Bakara 109)
► Doğu da batı da Allah’ındır. Ne tarafa yönelirseniz Allah’ın yüzü oradadır. Şüphesiz Allah (ihsanı ve lütfu bütün varlığı kuşatacak kadar geniş olan) Vâsi’ ve (her şeyi bilen) Alîm’dir. (2/Bakara 115)
► Gökleri ve yeri benzersiz şekilde yaratandır. Bir işe (olması için) hükmettiğinde ona: “Ol!” der, o da oluverir. (2/Bakara 117)
► Herkesin yöneldiği bir yönü/kıblesi mutlaka vardır. (Öyleyse) hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi bir araya toplar. Şüphesiz ki Allah, her şeye kadîrdir. (2/Bakara 148)
► Allah... O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. (Hayat sahibi ve varlığa hayat veren) El-Hayy, (var olmak için hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olan) El-Kayyûm’dur. Ne uyuklama ne de uyku tutar O’nu. Göklerde ve yerde olan her şey O’na aittir. O’nun izni olmadan kim O’nun yanında şefaat edebilir? Onların önünde ve arkasında olanı bilir. O’nun dilediği dışında O’nun bilgisini kuşatıp (kavrayamazlar). Kürsüsü gökleri ve yeri kuşatmıştır. Onları (gökleri ve yeri) korumak O’na ağır gelmez. O, (zatı ve sıfatları en yüce olan) El-Aliy, (zatı ve sıfatları en büyük olan) El-Azîm’dir. (2/Bakara 255)
► Ya da çatıları üzerine yıkılmış (altı üstüne gelmiş) o ıssız beldeye uğrayanı görmedin mi? Demişti ki: “Allah, ölümünden sonra burayı nasıl diriltecek?” (Bunun üzerine) Allah onu yüz yıl öldürmüş sonra diriltmişti. “(O hâlde) ne kadar bekledin?” demişti. “Bir gün veya bir günden daha az.” demişti. Allah: “(Hayır, öyle değil!) Bilakis sen, yüzyıl (öylece) bekledin. Bak (bakalım) yiyecek ve içeceğine, hiç bozulmamıştır. Eşeğine de bak! -Tüm bunlar seni insanlara ibret kılmak içindir- Bak (eşeğin) kemiklerine! Onu nasıl ayağa kaldırıp sonra da et giydiriyoruz.” O (mesele) açıklığa kavuşunca demişti ki: “Biliyorum ki Allah, her şeye kadîrdir.” (2/Bakara 259)
► (Hatırlayın!) Hani İbrahim: “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster.” demişti. (Allah) demişti ki: “İnanmadın mı?” Demişti ki: “Hayır! Elbette inanıyorum. Fakat kalbimin mutmain olmasını (istiyorum).” Demişti ki: “Dört tane kuş al. Onları kendine alıştır. Sonra onlardan her bir parçayı bir dağın üzerine koy. Daha sonra onları çağır, sana koşarak gelirler. Bil ki Allah (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir.” (2/Bakara 260)
► Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ındır. Nefislerinizde olanı açığa vursanız da gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çekecektir. (Hesap neticesinde) dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, her şeye kadîrdir. (2/Bakara 284)
► Şüphesiz ki yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz. (3/Âl-i İmran 5)
► Sizleri (annelerinizin) rahimlerinde dilediği gibi şekillendiren O’dur. Kendisinden başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur. O (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) El-Hakîm’dir. (3/Âl-i İmran 6)
► De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Dilediğine mülk verir, dilediğinden mülkü alırsın. Dilediğini izzetli kılar, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir, şüphesiz ki sen,