Cevap:
Tarih boyunca pek çok şehir devleti bulunmuş, bu devletler genellikle daha büyük bir kültürel bölgenin parçası olmuştur. Bu devletlere örnek olarak Antik Yunanistan'daki şehir devletleri (Atina, Sparta ve Gördes (Krintos)), Kenan'daki Fenike şehirleri (Sur, Kartaca ve Sayda), Mayalar (Chichen Itza ve El Mirador), Orta Asya'da İpek Yolu üzerindeki şehirler (Semerkand ve Buhara), Kutsal Roma İmparatorluğu'ndaki özgür imparatorluk şehirleri ve İtalyan şehir devletleri (Floransa ve Venedik) gösterilebilir.
Şehir devletleri medeniyetin gelişimine çok büyük katkılarda bulunmuşlardır. İnsanlık tarihinin en yaratıcı dönemlerinden bazıları insanların küçük bağımsız merkezlerde örgütlendiği dönemlerdi. Modern Avrupa medeniyeti kökenleri bakımından iki döneme çok şey borçludur. Bunlar Yunan şehir devletleri ve Rönesans İtalya'sının şehir devletleridir. Ancak bu küçük yaratıcı gruplar kısa sürelerle ayakta kalabilmişlerdir zira daha büyük devletlerin saldırılarına karşı kendilerini koruyacak büyüklük ve güçten yoksundular. İtalya ya da Yunanistan'da olduğu üzere gevşek bir coğrafi ve kültürel birliğin birbirinden ayrı bölgesel birimleri olarak başarıları daha kalıcı bir güce sahip daha büyük birimlerin ortaya çıkmasını sağlamış ve imparatorluk ve krallıklar gibi daha büyük toplum örgütlenmelerine yol açmıştır.
Site devletlerde dini bir bütünlük söz konusudur. Her sitenin kendini yaratan ve koruyan bir tanrısı vardır. Site devletleri oluşturan halk, siteyi oluşturduğuna inanılan tanrının çizmiş olduğu sınırlar içerisinde hayatlarını devam ettirirler. Siteyi oluşturan insanlar, tüm faaliyetlerini devletin çıkarları için gerçekleştirirler.
Site devleti Platon gibi Aristoteles de kabul etmiştir. Aristoteles’e göre, devlet adamıyla devlet arasındaki ilişkiyle aile reisi ve ev halkı arasındaki ilişkiyi veya sahibi ile köleleri arasındaki ilişkiyi bir tutmak ve aynı tür bir ilişki olduğu kabul etmek yanlıştır. Aristoteles’in düşündüğü devlet yapısı, halkın birbirini tanıdığı ve yönetime doğrudan katıldığı ve fazla kalabalık olmayan, yüzölçümü küçük bir site devlettir. Aristoteles, devleti ne zengin fakat azınlığın ne de yoksul fakat çoğunluğun olarak betimler. Ortak çıkarları doğrultusunda bir araya gelen orta tabakanın iyi ve güçlü olacağını savunur, adaletin kendi kendine tecelli ettiği yönetim biçimini benimser.[11