Açıklama:
Last sunday I was (be) at home, sleeping in front of the television, when I heard (hear) a strange noise.I woke (wake) up and ran (run) to the window. Geçen pazar, evdeydim televizyonun önünde uyuyordum. Tuhaf bir ses duyduğumda uyandım ve pencereye koştum.
Can you guess what I saw (see) in the garden? A flying-saucer! -Bahçede ne gördüğümü tahmin edebilirmisiniz? Bir uçan daire!
I thought (think) I was dreaming, so I went (go) to the bathroom and I had (have) a shower and forgot (forget) about the flying-saucer. -Rüya gördüğümü sandım, bu yüzden duş almaya gittim ve uçan daireyi unuttum.
Suddenly something struck (strike) the front door. Aniden birşey ön kapıya vurdu. A bit afraid, I took (take) a my fathers' big umbrella, walked (walk) towards the door and opened (open) it.- Biraz korkmuş halde babamın büyük şemsiyesini aldım kapıya doğru yürüdüm ve kapıyi açtım.
Two aliens were (be) there, smiling and jumping. They said (say): 'Could we have a cup of tea, please?- iki tane uzaylı kapıdaydı gülümseyerek ve sıçrayarak. Bize kahve veya çay verirmisiniz dediler?
I burst (burst) into laughter and asked (ask) them to come into the house. Gülmekten patladım ve onları içeri davet ettim.
I put (put) some water on the stove and gave (give) them some biscuits. Sobanın üzerine biraz su koydum ve onlara bisküvi verdim
They ate (eat) the biscuits and they went (go)away. They did not wait for tea or coffie-Bisküvileri yediler ve gittiler. Çay yada kahve için beklemediler.
It was (be) an incredible Sunday for me- O benim için inanılmaz bir pazardı.