Cevap:
AçıklamFatih Sultan Mehmed'in dikkati İstanbul'un Fethi'nden sonra Karadeniz kıyılarında Osmanlı egemenliğinin kurulmasına da yönelmişti. Esasen, Anadolu'nun Karadeniz kıyılarındaki önemli limanlardan sadece Samsun Osmanlı egemenliğindeydi.
İstanbul fethinden üç gün sonra (1 Haziran 1453) Galata Cenevizliler’den teslim alınmış, kendilerine aman verilerek Osmanlı ülkesinde serbest ticaret hakkı tanınmıştı. 1454 yazında ise Kırım'daki Ceneviz kolonilerinin merkezi Kefe'ye giden Osmanlı Donanması burayı Kırım Hanı I. Hacı Giray'ın kuvvetleriyle birlikte sıkıştırdı ve Cenevizliler'i Osmanlı Devleti'ne 3.000 ve Kırım Hanlığı'na 1.200 altın yıllık haraç vermeye mecbur bıraktı. Aynı yaz ileri hatrekatını sürdüren Osmanlı donanması Boğdan'ın Karadeniz'e açıldığı Akkerman Limanı'nı ablukaya aldı. Ticareti tamamen Boğazlar'a bağlı olan ve ülkesindeki iç savaşla uğraşan Boğdan Beyi Peter III Aaron 5 Ekim 1455 tarihinde Osmanlı tâbiliğini ve 2.000 altın yıllık haracı kabul etti. Buna karşı Boğdanlılar’a Osmanlı ülkesinde serbest ticaret izni verildi. Trabzon Rum İmparatorluğu da 1456 yılında Osmanlı haraçgüzârlığını kabul edince Karadeniz kıyılarındaki bütün hükümetler Osmanlı hâkimiyetini tanımış oldu.
1460 yılına kadar Sırbistan ve Mora meselelerini çözen Fatih Sultan Mehmed; aynı yıl Cenevizlilerin elindeki Amasra, İsfendiyaroğulları'nın elindeki Sinop ve Doğu Karadeniz'in tamamına hakim olan Trabzon Rum İmparatorluğu'nun topraklarına yönelik harekâtı planlamaya başladı.
II. Mehmed'in minyatürü (Nakkaş Sinan Bey)
Anadolu'nun Karadeniz kıyılarında bulunan ve İstanbul'la Sinop arasındaki bölgede kalan Amasra (Amastris), küçük bir yarımada üzerinde bulunmaktaydı. Amasra'da Cenevizliler'in idaresindeki kale ve şehirden başka birkaç da köy mevcuttu. Bu köyler, Osmanlı hazinesine yıllık vergi verdiği gibi gemileri vasıtasıyla etrafa zarar vermekteydiler.
Tevarih-i Al-i Osman’a göre "etraflarını vurmaktan, denizlerde soygunculuk etmekten vazgeçmiyor, bir yılda verdikleri vergiyi bir günde geri alıyorlardı. Kaçan esirler gelip Amasra’ya sığınıyordu. Karadeniz’e sefer yapan Müslüman gemilerine musallat olan Frenkler, saldırılarının sebebi sorulduğunda inkar etmekte, bu işleri levend gemilerinin yaptıklarını ileri sürmekteydiler." Esfar-ı Bahriye-i Osmaniye adlı çalışmada ise, Cenevizlilerin Osmanlılara karşı geniş ve gizli bir ittifaka dahil olduğu iddia edilmekte olup, "İstanbul’un fethinden sonra Devlet-i Aliyyeye karşı, Trabzon Rum İmparatoru David Commen, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Karaman Beyi İbrahim, Kastamonu Beyi İsmail; bir ittifak-ı hafi (gizli anlaşma) akdederek bu ittifaka ol zaman Karadeniz sevahilindeki ekseri mevki-i müstahkeme sahip bulunan, bahriye kuvveti bakımından fevkalade bir iktidarı haiz olan Cenevizlileri dahi idhal ile berren ve bahren (karadan ve denizden) bir büyük kuvvet teşkili için gayret sarfına başlayıp keyfiyeti kimseye ihbar etmemişlerdi" hususları kayıtlıdır[1].
Cenevizliler, İstanbul'un Fethi'nin ardından Bizans zamanında olduğu gibi İstanbul'un hemen yanı başında bulunan Galata'nın kendilerinde kalmasını isteyen Cenevizliler'e cevap olarak Fatih Sultan Mehmed, Galata'nın kendi mülkü olduğunu ve buranın güçle değil halkın isteğiyle Osmanlı İmparatorluğu'na ilhak edildiğini söylemiştir. Bu yüzden Cenevizliler, Osmanlılar'a karşı düşmanca tutumlar sergilemeye başlamışlardır.[2][3][4][5][6]a: