Cevap:
ALLAH'IN AZAMETLİ İSİMLERİ İLE YAPILAN DUALAR
Rasulullah (s.a.v) Efendimiz buyurdular: Yunus (a.s) balığın karnında 40 sefer “ La ilahe illa ente süphaneke inni küntü minezzalimin.” Diyerek dua etti ve Cenab-ı Hak duasını kabul eyledi ve Kıyamete kadar bu duayı okuyan müminlerin dualarını kabul edeceğini bildirdi.
Allah’ü Teâlâ’nın bir nimet vermesini ve bunun devamlı olmasını isteyenlerin “La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyul azim.” Diye çokça zikretsin.
Gam ve sıkıntıların giderilmesi için” La ilahe illallahül Azim’ül Halim, La ilahe illallahü Rabbül arsıl Azim, La ilahe illallahü Rabbüs semavati ve Rabbul ardı ve Rabbül arşil Kerim” diye okusun.
Korkulu yerlerde ve düşman karşısında emin ve rahat olmak için Kureyş Suresini 11 sefer okumalı ve “Euzü bikelimatilla hittammati min şerri ma haleka” okursa korkularından emin olur, kötülüklere maruz kalmazsınız.
Abdülkadir Geylani (k.s) Hazretlerinin sıkça zikrettiği Allah’ın güzel ve azametli isimleri.
“Yâ Muhit, Yâ Âlim, Yâ Rab, Yâ Şehid, Yâ Hasib, Yâ Faal, Yâ Hallâk, Yâ Halık, Yâ Bari, Yâ Musavvir, (c.c)”
Bir kimse yatağında uyurken kalplerini korumak, bela ehlinin şerrinden uzaklaşmak, marifet ve bilgi ehline yaklaşmak için Allah’ın şu güzel 13 ismiyle dua ederse, niyet ve dileklerinin izi kalplerinde belirmiş olur.
Yine bir kimsenin keder ve üzüntüsü varsa bu isimleri andığı takdirde Allah’ın izniyle bu üzüntüsünden sıyrılmış olur.
“Hüve llahü ellezi la ilahe ila hüvel Muhitu. Ya Kamilü. Ya Vahidü. Ya Vasiu
Ya Birrü. Ya Sadiku. Ya Nuru Ya Bediu. Ya Mübdiu. Ya Naziru. Ya Muidü. Ya Mugisü. (c.c.)”
“Yâ Muhit, Yâ Âlim, Yâ Rab, Yâ Şehid, Yâ Hasib, Yâ Faal, Yâ Hallâk, Yâ Halık, Yâ Bari Yâ Musavvir, (c.c)”
Abdülkadir Geylani (k.s)Hazretleri bu isimleri anınca bu isimlerin anlamlarıyla dolup taşarak bir yere sığmaz olur, bazen bu isimlerin azametiyle o da azametli oluyordu. Bazen de daha çok kendinden geçerek bu adların ulu yapısının etkisiyle göklere yükselip inerdi.
Nitekim Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz esrarında büyük melaikelerden Hz. İSRAFİL’i akıl almaz azametli durumu ile görmüş, ayakları yedi kat göğü delip geçmiş, 500 senelik gidiş geliş mesafesindeki en ve boy büyüklüğünde olan LEVHİ MAHFUZ’ u ağzında taşıdığını bütün heybetiyle görmüştü. (M.Muhammed es Subki,5/178.T.D.V.İsl.Ans.C.23 sh.180)
Nitekim Hz. CEBRAİL (a.s)’in Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimize ilk göründüğü vakit, Allah katında ne şekil ve büyüklükte olduğunu, 600 kanadının bulunduğunu, her bir kanadının genişliğinin doğu ile batı arasını kapsayan bir set uzunluğunda olduğunu kendisine anlatmıştı.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz, Hz. Cebrail (a.s)’in ilk yaratıldığı şeklini kendisine göstermesi için Allah’a (c.c) dua etmiş, Hak Teâlâ Cebrail’i yarattığı şekil ve surette kendisine gösterince de, inancının tam, kalbinin güçlü bulunmasına rağmen bu dehşetli manzara karşısında yüzüstü düşerek bayılmıştı.
Bunun üzerine Hak tealâ, Hz. Cebrail’i Peygamber (s.a.v) Efendimize göründüğü şekle dönüştürmüştür. (M.F. Abdulbaki, Mu’cem, s.163,326.Suyuti, Şerhü Süneni Nesai,2/148.T.D.V.İsl. Ans.7 c.Sh.202)
O vakit Hz. Cebrail(a.s) Efendimize, “Yâ Muhammed! Ben ilk yaratıldığım şekil ve suretimi sana anlatmadım mı? Senin gücün bunu görmeyi kaldıramaz demedim mi? “ sorusuna, Efendimiz “Ey Cebrail! Ben meleklerden hiç birinin bu şekil ve surette olacağını düşünmemiştim.” Buyurmuşlardır. Bunun üzerine Cebrail (a.s) Efendimize, “Ey Muhammed (Allah'ın selamı üzerine olsun) Hz. İsrafil’i bir görmüş olsan şaşırıp kalırsın. Onun kanatları da benim kanatlarım büyüklüğündedir.”
Halbu ki Peygamber (s.a.v) Efendimiz MİRAC gecesinde onu görmüş, o azametli meleğin bir serçe kuşu kadar küçüldüğünü de müşahede etmişti. Bu melek Allah’ı azametli isimleriyle andığı vakit genişleyip büyüyerek kâinata sığmaz oluyordu.Peygamber (s.a.v)Efendimiz Cebrail (a.s) iki yerde biri İlk Vahyin geldiği Hira'da diğeride Miraç da Sidrei Müntehada olanca haşmetiyle görmüştü..
Resüllüllah (s.a.v) Efendimiz yanındakilere “YÂ MÂLİK’ ÜL MÜLK ZÜL CELÂLİ VEL İKRÂM” Bu Allah’ın azametli adıyla yapılmış bir duadır ki bu adla Allah’a dua eden bir kimsenin duasına icabet edileceği gibi bu adla Allah (c.c)tan bir şey isteyen bir kimseye Allah dilediğini verir.” buyurmuşlardır.
Allah’u Zülcelalin “YÂ MÂLİK’ ÜL MÜLK, ZÜL CELÂLİ VEL İKRÂM” ismini zikrettikten sonra; “Allahümme inni es'elüke bi ismikel azimül a'zam El hannân, El Mennân, Malik’ül mülki Zül Celâli Vel İkrâm...(c.c)”denir.
Önce şunu hatırlatmakta fayda vardır: Allah’ın isim ve sıfatları mütedahil daireler gibi iç içedir. Yani bir celal sıfatında bir cemal tecellisini de görmek mümkündür. Bir cemal sıfatında da bir celal tecellisi görülebilir. Bu sebeple örnek olarak yazacağımız birkaç celal sıfatlarının cemal tecellilerini de unutmamak gerekir. Mesela, Kahhar ismi zalimler için bir celal tezahürü iken, gadre uğramış mazlum biri için rahmettir, onu teskin eder.
Allah, Celil, Aziz, Azim, Kahhar, Müntakim, Cebbar, Kuddus, Kadim, Kayyum, Fert, Mümit, Hakem, Adl, Halık, Bari, Fatır, Deyyan gibi isimler celallî isimlerdir. Bu manalar doğrultusunda başka isimleri bulabilirsiniz. Fakat tekrar edelim ki, sıfatlar iç içedir. Allah’ın azametinde şefkat, heybetinde hilm/yumuşaklık, izzetinde merhamet vardır. Kişilere göre de tecelliler farklı algılanır. Kimi, kahrından korkar, kimi de şefkatini suistimal etmekten titrer.
Açıklama:
EN İYİ SEÇ