Ali bey, 15 Kasım 1973’ de doğmuştu. Ailesi aslen Edirneliydi. Kendisi İzmir ilinde yaşıyordu. Antep fıstığı almaya Karşıyaka semtine Ordu Caddesine giderdi. Annesinin kardeşi yani Ayşe teyze en sevdiği akrabasıydı. Çocukken beştaş oynamayı severdi. On beş yaşına kadar her ilkbahar mevsiminde gözünde itdirseği ( arpacık ) çıkardı. Sivrisinek ısırmasına alerjisi vardı Çıtkırıldım bir adamdı. Yemeklerde zeytinyağı kullanılmasını tercih ederdi. Tas kebabını çok severdi ve yanında maden suyu içerdi. Köpeği fındığı yanından hiç ayırmazdı. Barışsever bir insandı. Akşamüstü oldu mu futbol antrenmanına giderdi. Narçiçeği renginde olan formasını hiç sevmezdi ama spor önemliydi bu nedenle giyerdi. Günde 3 km yürürdü. Boş vakti olunca amcazadesiyle depremzedelere yardım götürürdü. Sanat müziği dinlerdi ve en çok muhayyerkürdî makamını dinlerdi. Sevdiği yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ydu. O’nun Yaban Romanını okumaktan zevk alıyordu. Fransızcayı ana dili gibi biliyordu. Türkçenin dil bilgisi kurallarını iyi bilirdi. TDK’nin sözlüklerini roman gibi okumayı severdi. Milliyet Gazetesi’ne aboneydi. Her yıl Ağustos’ta Türkiye’nin Güneyine özellikle Antalya’ ya gider, Güneşin yakıcı sıcağıyla bedenini ve ruhunu ısıtırdı. Aylık geliri 2000 dolardı ve bunu ihtiyaç sahipleriyle paylaşmaktan mutlu olurdu. Babadan kalma gayrimenkulleri vardı ama para hırsı yoktu. İşine çok seviyordu “ Altın Makas “ unvanıyla anılan bir kuafördü. Hiç çalışmasa bile geçinebilirdi ama o tam yirmi beş senedir bu küçük dükkânda çalışıyordu. Hafta içi her gün daha gün doğmadan dükkânını açardı. Dükkânında her şeyin bir yeri vardı. Hiç bir zaman kullandığı bir aleti herhangi bir yere bırakmazdı. Kargaşayı sevmez, ortalığın altüst olmasına izin vermezdi. Aldığı çıraklar dağınık ve plansız çıktı. Art arda yaşadığı çırak sıkıntısı doğruyla yanlışı ayırt etmesini sağlamıştı artık yalnız çalışacak böylece dükkânında yanlışın olmasına izin vermeyecekti…
( Arkadaşlar 100 yazım yanlışı var bulabildiğiniz kadarını bulsanız yeterli)