Soru: Sivil toplum orgutlerine verilen isim,ulkemizin collesmesini engellemek amaciyla calisan sivil tiplum kurulu,bir toplumun temelini olusturan kucuk birimr ne ad verilir,1925yilinda ataturk tarafindan turk gencligine havaciligi sevdirmek havaciligi sivil ve askeri alanlardaki onemini kavratmak amaciyla kurulan kurum,icki sigara vb zararli maddelere karsi kurulan ve yasaklanmasi icin caba gosteren sivil toplum kurulu

Cevaplar 2

Cevap:

Cevap: Türk Hava Kurumu

Açıklama: Türk Hava Kurumu veya kısaca THK, Türkiye'de havacılık sanayisini kurmak; askerî, sivil, sportif ve turistik havacılığın gelişmesini sağlamak için 16 Şubat 1925'te Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle kurulmuş bir dernektir.

Cevap:

Cevap:Sivil toplum kuruluşları doğası gereği çalışma gücünün tamamına yakınını

insan faktörü üzerine bina edildiği örgütlerdir. Bu örgütler de ise ticari işletmelere göre çok farklı bir insan kaynağı planlaması mevcuttur. STK’lar insan kaynağı açısından gönüllü ve ücretli çalışanlar olarak iki kategoride ele almak

mümkündür. İşte tam bu noktada ücretli çalışanlar ile gönüllü çalışanlar arasındaki hiyerarşi, uyum, eğitim, oryantasyon ve motivasyon konuları doğru

konfirme edilemediği durumlarda ciddi riskler ortaya çıkmakta, tam aksine bu

uyum ve ilişkiler doğru kurgulandığında ise ciddi bir sinerji oluşturarak verimli

bir iş gücü ortaya koymaktadır.

Sivil toplum kuruluşlarındaki ücretli ve gönüllü çalışanların ilişkileri, işe

alım ve çalışma sistemleri, eğitim, özlük hakları gibi konularda kendi içerisinde

ciddi dengelere ihtiyaç duymakta, çeşitli tehdit ve faydalar içermektedir.

Örneğin bir ücretli çalışan kendisini kurumun sahibi yada temsilcisi gibi görüp buna göre hareket ederken, bir gönüllü çalışan ise hiçbir karşılık beklemeden verdiği bu hizmet karşılığında gönlünün hoş tutulmasını beklemekle birlikte asıl önemsenmesi gerekenin kendisi olduğuna inanmaktadır. Bu girift durum

bazen ilişkilerde tehditlere, bazen ise fırsatlara dönüşür.

1. SİVİL TOPLUM KURULUŞU KAVRAMI

1.1. Sivil Toplum Kuruluşu (STK) Tanımı

Sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda

lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük

usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Bu kuruluşlar devletlerin resmi olarak ulaşamadıkları sosyal ve siyasal sorunlara getirdikleri çözüm önerileri yada devletin üzerinden kısmi olarak ta olsa aldıkları bu yükler itibarıyla, dolaylı olarak devletlerin

sosyal denge ve refah düzeyinin artırılmasına da katkı sağlayan sivil kurumlardır.

STK, gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde, demokratik siyasal yaşam

için önem kazanmışlardır. Bunun nedeni, güçler ayrımı gibi temsili demokrasi

kuramlarının günümüzde aşınmış bulunmasıdır. Örneğin, siyasal parti disiplini

olgusu, yasamanın yürütmeyi denetlemesi gibi bir düşünceyi gerçekdışı kılmıştır. Unutmayalım ki, Eski Yunan’da demokrasinin mekanizması, seçmek değil,

kur’a çekmekti. STK, doğrudan demokrasiye benzer bir karar alma süreçlerine

katılma olanağı sağlıyor gibi göründüğü için bu denli önem kazanmıştır. Ayrıca, STK’lar genellikle dar maddi olanaklarla çalışırlar; gerçekleştirmek istedikleri

tasarılar için her zaman mali destek bulmak zorundadırlar. Çağdaş bir çoğulcu

toplumda, STK ancak çok sayıda olursa, toplumun her üyesinin de çeşitli çıkar

ve ilgilerine göre çok sayıda örgüte girmesiyle iç içe şebekeler oluşursa, demokratik dengeler sağlanır ve kamu yararı gerçekleşir (Tuncay, 2003: 18).

STK tanımları gereği, büyük bir çeşitlilik göstermekle birlikte, gerek ulusal

siyasette gerekse uluslararası açıdan anlam ve önem taşıyanları, kişisel ya da

grupsal çıkar sağlamak peşinde koşmayan, demokratikleşme, çağdaşlaşma gibi

temel hak ve özgürlükleri korumayı amaçlayanlardır.

1.2. Sivil Toplum Kuruluşlarının Amacı

STK’ların kuruluş amaçları; problem olarak tespit ettikleri alanda kamuoyunu harekete geçirmek ve o sorunun çözümünü sağlamaktır. Ancak, genellikle

toplumsal bir harekete dönüşemeyen STK’lar, hem maddi sıkıntı, hem de gönüllü sıkıntısı yaşamaktadır. Bu kurumlar birkaç şahsın ya da kurumun sağladığı destekle hayatta kalabilmekte, dolayısıyla, zamanla bağımlılaşabilmektedir.

Bu durum, STK’larda çalışan yöneticilerin kendi etki alanlarını korumaya çalışmalarına neden olur ve böylece kurum bürokratik bir yapıya dönüşür.

Halkla ilişkisi olmadığı için gönüllülerin bu kuruluşa gelmesi beklenemez.

Gelmesini bir tarafa bırakalım, bu kuruluştan, belki de o alanda birçok faaliyet

yapacak gönüllülerin haberi dahi olmaz. Sonuç olarak, STK’lar amaçlarından

sapar ve etkisiz hale gelir. STK’lar hep aynı faaliyetleri yapan, aynı bakışı taşıyan, sürekli olarak kendini tekrar eden bir yapıya bürünür. Hâlbuki değişimin

ve farklılaşmanın ivme kazandığı bir dünyada yaşamaktayız. Küreselleşen dünya hızla değişmektedir; ama bizim STK’larımız hala eski sorunlarla uğraşmaktadır. Dolayısıyla, günün problemlerini çözmek ve gelecekte yaşanması muhtemel sorunlara karşı hazırlık yapmak gerekmektedir. STK’lar, ancak halkla

bütünleşerek bu sorunları giderebilir ve uluslararası bir güç haline gelebilir.

2. SİVİL TOPLUM KURULUŞLARININ ÖZELLİKLERİ

Dünyamızda ve ülkemizde oluşum biçimleri, organizasyon yapıları, yönetim

anlayışları, sundukları hizmetler, kapasiteleri, süreklilik dereceleri, faaliyetlerini yayılım alanları bakımından farklılıklar sergileyen STK’lar 4 ana temel özellik

taşımaktadır (Yaprak, 2005: 33).

2.1.Kar Amacı Gütmemek

Sivil Toplum Kuruluşları kişisel kâr veya kazanç için faaliyet göstermeyen

kuruluşlardır. Ancak bu kuruluşlar da sürekli olarak çalışanlar, yaptıkları işinkarşılığında belli bir ücret alabilmektedir. Ayrıca gelir getirici faaliyetlerde bulunabilmekle beraber, elde edilen bu gelirleri üyelerine dağıtamazlar (SeyyarAdalı, 2003: 186).

2.2. Bağımsızlık (Özerklik)

Sivil toplum kuruluşlarının siyasal iktidar karşısında bağımsız olmalarını

ifade etmektedir. Bu bağlamda, bu kuruluşlara yasak uygulanmaması ve devlet

tarafından yönlendirilmemeleri önemlidir. STK'lar ilgili yasalar veya üyelerin

kurumsal denetim için yetki verdiği kurullarca denetlenmektedirler.

Bu durum, STK'ların merkezi ve mahallî idarelerden bağımsız oldukları anlamına geldiği gibi, kamu yararı konusunda siyasi partilerden farklı işleyişe

sahip oldukları anlamına da gelmektedir. STK'lar her ne kadar devlet yapıları

dışındaysa da, gerektiğinde devlet kurumları ile yakın işbirliği içine girebilmektedirler (Seyyar-Adalı, 2003: 190).

2.3. Gönüllülük

STK'ların ayırt edici karakteristik özelliği gönüllülük esasına dayanmalarıdır. Bu nitelikleri, STK'lardan bireysel düzeydeki beklentiler ile yakından ilişkilidir. Sivil toplum kuruluşları içinde yer almaya kimse zorlanamaz (SeyyarAdalı, 2003: 190).

STK'ların kurulmasını öneren ya da engelleyen hiçbir yasal düzenlemenin

olmaması gerektiği gibi, katılımın da gönüllü olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Kısacası, üye kabulünü esas alan ve üyelerinin demokratik katılımına

imkân tanıyan kuruluşlar ancak sivil nitelik taşımaktadır.

2.4. Vizyona ve Bir İdeale Sahip Olmak

STK'lar, amaçları ve buna bağlı değerleri doğrultusunda gayretli faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Genelde STK'ların hedefleri kendileriyle sınırlı değildir.

İşsizlik, ayrımcılık, yoksulluk ve yabancı düşmanlığıyla mücadele, çevre, ticaret,

kalkınma, sosyal refah, insan hakları ve gelişmekte olan ülkelere yardım gibi

çeşitli konularda vatandaşların görüş ve isteklerine tercüman olmaktadırlar.

Kısa ve uzun vadeli kampanyalar ve çeşitli etkinliklerle gündem oluşturmakta

ve başka araçlarla sesini yeterince duyuramayanların sesi olarak hareket etmektedirler.

STK'ların temel amacı, devlet karşısında güçsüz kalan siyasal oluşumların

arkasındaki toplumsal desteği artırmak ve bilinçli yurttaş katılımlarını güçlendirmektir. Dayanışma ve sosyal amaçlı bir hizmet üretimini ön plana çıkaran STK'ların gerçekleştirdiği faaliyetlerin en belirgin özelliği, yardımsever nitelikli

kuruluşlar olmalarıdır (Pekmezci, 2004: 23).

3. STK’LARDA İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İnsan kaynakları, iş dünyasındaki en değerli ve en kıt kaynaktır. Küreselleşmeyle

birlikte, insan kaynaklarının yönetimi de kritik bir hal almış ve yöneticilerin üzerinde en fazla uğraştıkları konulardan biri haline gelmiştir. Uluslararası insan

kaynakları danışmanlık firması Hay Group'un bir makalesinde dikkat çektiği

üzere, Harvard Business Review'un 1970'lerdeki sayılarında daha çok strateji,

politika ve bazen de teknoloji konularına yer verilirken, bugün bunlardan çok

daha fazla liderlik ve yetenekler konuları ele alınmaktadır. Bunlar, aynı zamanda

en çok okunan makale konularını da oluşturmaktadır (Çavdar, 2006: 26).

İnsan kaynakları yönetiminin, iş dünyasının en önemli gündem maddelerinden birini oluşturması boşuna değildir. Artık işletmeler için düşük maliyetli

ve bol üretimden daha önemli olan konu, yaratıcı ve fark yaratıcı nitelikteki

katma değeri yüksek olan ürünlerdir. Bunun için de, nitelikli işgücüne ihtiyaç

bulunmaktadır.

İnsan kaynakları alanında sahip olunan bilgi ve deneyimler, işletmelere rekabette üstünlük getirmektedir. Bunun nedeni, örgütlerin izledikleri strateji ve

yenilikleri uygulayanların çalışanlar olmasıdır. İnsan kaynakları güçlendirildiği

zaman, örgüt de gelişmekte ve amaçlarına kolayca ulaşabilmektedir. Aksi takdirde, fiziksel ve finansal kaynaklar ne kadar iyi olursa olsun, örgüt faaliyetlerini sürdüremeyecek ve başarılı olamayacaktır. Bundan dolayı, çalışanlardan en

etkili şekilde yararlanmak için motive edilmeleri ve katılımcılıkları şarttır (Bingöl, 2006: 65).

Kar amacı güden örgütlerden farklı olarak, STK'larda hizmet verenlerin "gönüllü" sıfatını taşımaları dolayı, insan kaynaklarının temini, işe yerleştirme, performans değerleme, eğitim ve motivasyon gibi alanlarda fazla zorluk yaşanmamaktadır. Proje bazlı çalışan ve bunu hayata geçirmek üzere çaba sarf eden ekiplerin varlığı, profesyonel sivil toplum yöneticiliğinin gönüllü eğitiminde uzman

olması ve insan kaynaklarını etkin yönetebilmesi en iyi göstergelerdir.

3.1. STK’larda Profesyonel Yöneticiler

STK'larda görev alanların tümü gönüllü sıfatını taşımayabilir, bunların içinde ücretli çalışanlar da bulunmaktadır. Ücretli çalışanlar içindeki üst kademe

yönetimde yer alanlar, "profesyonel yönetici" olarak adlandırılmaktadır. Bunların yanında bir de ücretli çalışanlar vardır. Bunlara da, "profesyonel çalışanlar"

Sivil Toplum Örgütlerinde Profesyonel ve Gönüllü Çalışma İlişkileri: Tehditler ve Fırsatlar

(Cilt: 4, Yıl: 4, Sayı: 8) Emek ve Toplum 205

denmektedir. Profesyonel yöneticiler, STK'nda yönetim işini belirli bir ücret

karşılığında icra eden kişilerdir.

Profesyonel yöneticiler, işlerin uzmanlıklara göre paylaşıldığı organizasyonlara sahip olan STK'larda genel müdür, genel koordinatör ve genel sekreter gibi

sıfatlar taşıyan, tüm profesyonel kadronun etkin yönetimini üstlenen ve bu

konuda STK'nın yönetim kuruluna karşı sorumlu olan kişilerdir. Yine, STK'nın

çalışma alanına ve ihtiyaçlarına göre, bu yöneticilerin altında çalışan mali, idari,

teknik, vb. işlerden sorumlu yardımcılar ve bu yardımcıların altında da her bir

çalışma biriminin koordinasyonunu üstlenen diğer kişiler profesyonel çalışanlar grubunda yer almaktadır (Güder, 2007: 117).

3.2. STK’larda Profesyonel Çalışanlar

STK çalışanları kavramıyla; bir STK'nın işlevini yürütebilmek için ihtiyaç

duyduğu, STK yönetim kurulunun belirlediği görev tanımı çerçevesinde tam

zamanlı, yarı zamanlı ya da proje bazlı olarak çalışan, emeğinin karşılığını belli

bir ücretlendirme politikası çerçevesinde para ve sosyal haklar şeklinde alan

profesyonel çalışanlar -uzman, yönetici, destek kadrosu, vb- anlatılmaktadır.

Ücretli çalışanlar, kurumlaşmış STK'ların ayrılmaz ve vazgeçilmez unsurlarıdır. Bununla birlikte özel kuruluşlardan farklı olarak, STK'ların yalnızca çalışanı durumunda değildirler. STK'nın ana amaç ve ideallerine inanmış, mesai

saatleri dışında da çalışmaya hazır ve istekli kişiler olmaktadırlar. Pek çok

STK'da, ücretli çalışanlar aynı zamanda STK'nın üyesidir. Dolayısıyla, STK politikalarının belirlenmesinde oy hakkına da sahiptirler (Güder, 2007: 129).

4. GÖNÜLLÜLÜK

STK'larda insan kaynaklarının önemli bir bölümünü gönüllüler oluşturmaktadır. Gönüllüler, maddi bir beklentisi olmaksızın uzmanlık bilgisini, emeğini,

zaman ve enerjisini sunan kimselerdir. Bunları, gönüllülük sürecini aşamalara

ayırmak suretiyle; potansiyel gönüllüler, mevcut gönüllüler ve eski gönüllüler

şeklinde gruplandırmak mümkündür. Potansiyel gönüllü dendiğinde, o zamana

kadar STK'lara herhangi bir katkısı bulunmamış fakat potansiyel olarak böyle

bir imkâna sahip kişiler akla gelmektedir. Bunların takip edilmesi ve STK daha

iyi tanıtılarak, STK bünyesine çekilmesi gerekmektedir. Mevcut gönüllüler, STK

çalışmalarında bizzat görev alan kimselerdir. Bir de eski gönüllüler vardır. Bunlar, belli bir zaman diliminde STK'lara katkıda bulunmuş ama ondan sonra

çeşitli sebeplerle bu katkıyı sürdürememiş kişilerden oluşmaktadırlar. Bu kesimdekilere, aslında tekrar potansiyel gönüllü gözüyle bakmak da mümkündür.

Süleyman Kurt - H. Yunus Taş

206 Emek ve Toplum (Cilt: 4, Yıl: 4, Sayı: 8)

Gönüllüler STK faaliyetlerinde bilfiil yer alıp almadıkları ya da ne sıklıkta

görev aldıklarına göre; sempatizanlar, aktif ve pasif gönüllüler olarak üç grupta

da toplanabilir. STK'larda fiilen yer alanları, sempatizanlardan ayırmak gerekir.

Bu bağlamda gönüllüler, "bilfiil yer alma" dikkate alındığında sempatizanlardan ve "aktif olma" yani "kuruluşun birden çok çalışmasında görev alma"

dikkate alındığında da arada bir yardıma koşan pasif gönüllülerden ayırt edilmelidir (Gönel, 2008: 31).

Bir diğer sınıflandırmaya göre de gönüllüler; doğal, formol ve zorunlu olmak

üzere üç grupta ifade edilmektedir. Birinci tip, doğal gönüllü olarak adlandırılmaktadır. Burada, gönüllü aktivitesi nedenlidir ve belirli ihtiyaçlara yönelmiştir.

İkinci tip, gönüllü hizmetin daha formel ya da resmi biçimlerini ifade etmektedir. Bunların, bireysel katılımları da söz konusudur. Zorunlu sözcüğü gönüllülük kavramıyla bağdaşmamakla birlikte, gönüllü tanımına ilişkin bir diğer kavram da zorunlu gönüllülüktür. Günümüzde özel ve kamu sektöründeki tepe yönetimlerin uygulamalarının veya yargı kararlarının bir sonucu olarak, kişilerin

kendi istekleri dışında gönüllü olarak bazı etkinliklere katıldıkları görülmektedir.

Diğer bir ifadeyle, kişilerin zorunlu olarak gönüllükleri sağlanmaktadır. Zorunlu gönüllülük, gönüllü çalışmaların teşvik edilmesi ve gönüllülüğün yaygınlaştırılması için birtakım programların uygulanmasıyla ortaya çıkmıştır.

Türkiye'de eğitim sisteminin "öğretim" ağırlıklı olduğu ve eğitim davranış

değiştirmenin ikinci planda kaldığı düşüncesinden hareketle, eğitimin sosyal

yapısını güçlendirmek için "toplum hizmeti" uygulamasına geçilmiştir. Bu

programın ilkokullarda "gönüllü çalışma" projesi şeklinde uygulanmaya, aktarılması ile öğrenciler, birinci sınıftan itibaren belli saatlerini gönüllü kuruluşlarda çalışarak geçireceklerdir. Dünyada da farklı uygulamaları olan bu programların amacı, gönüllülük bilincinin yerleştirerek gönüllü katılımları yaygınlaştırmaktır.

Bunun yanında, kişilerin yargı kararları sonucunda bir STK'da çalışmaları

sağlanmaktadır. Genelde Avrupa'da ve Amerika Birleşik Devletleri'nde, kişilerin işledikleri suçlar karşılığında ilgili bir STK'da çalışmalarını zorunlu kılan

uygulamalar söz konusudur. Örneğin alkollü araç kullananların, kapalı alanlarda sigara içenlerin veya hayvanlara kötü muamele yapanların para veya hapis

cezalarının yanı sıra zorunlu olarak bir sivil toplum kuruluşunda çalışmak zorunda bırakılmaları da söz konusudur.

4.1. Gönüllü Çalışma İsteğinin Sebepleri

STK'lara zamanını, emeğini ve uzmanlık bilgisini sunanların toplumumuzdaki yaygın haliyle temel olarak yardım etme ve başkalarına faydalı olma gibi

Sivil Toplum Örgütlerinde Profesyonel ve Gönüllü Çalışma İlişkileri: Tehditler ve Fırsatlar

(Cilt: 4, Yıl: 4, Sayı: 8) Emek ve Toplum 207

istekleri olduğu fakat bunların yanında birtakım başka istemler ya da ihtiyaçlar

için de bu kurumlara yöneldikleri gözlenmektedir. Gönüllülerin kurumda hangi

psikolojiyle yer aldığını anlamak, bir yandan yapacağı birçok faaliyete kolaylık

sağlarken diğer yandan da beraber çalıştığı insanların görev tatminine kavuşmasına, çatışmaların giderilmesine ve grup dinamiklerinin sağlamlaşmasına

katkıda bulunacaktır.

Kişiler herhangi bir STK'da sürekli olarak tam zamanlı veya yarı zamanlı ya

da belirli projelere katılmak suretiyle gönüllü olarak faaliyet göstermektedir.

Kişilerin gönüllü faaliyetlere katılımı, onların birtakım beklenti ve amaçlarının

karşılanmasıyla doğru orantılıdır (Yaman, 2005: 88).

Bu beklenti ve amaçları; bireysel, sosyal ve yakın çevreden kaynaklanan nedenler olmak üzere üç grupta toplamak mümkündür.

4.1.1. Bireysel Nedenler

Gönüllülüğün başlıca nedeni olan bireysellik; saygı görmek, yeni arkadaşlar

ve uğraşlar edinmek, hayatında değişiklik yapmak gibi temel insani ihtiyaçların

yanı sıra yeni bir şey öğrenmek, ekip çalışmasına katılmak, statü kazanmak,

kendini kanıtlamak, sinerji yaratmak ve farklı bireylerle bir araya gelmek gibi

daha üst beklentileri gidermeyi de içerebilir. Ayrıca bir kişinin özgüvenini artırmak için gönüllülük yaptığı da bilinmektedir.

4.1.2. Sosyal Nedenler

Sosyal motiflerle gönüllü olmanın temel nedeni, yeni dostlar ve çevre edinmektir. Bunun yanı sıra profesyonel birikimini paylaşmak, başkalarına yardım

etmek, toplumsal görevini yerine getirmek, üstüne düşen sorumluluğu yapmak,

bir davanın savunucusu olmak, bir topluluğun haklarını savunmak, ilgili alanda

iyileştirmeler olacağına duyulan inanç ve değişime katkıda bulunmak gibi

amaçlarla da kişiler gönüllü olmaya yönelmektedir. Yatay bir takım ilişkilerini

geliştirebilmek, kapasitesini arttırmak ve paylaşmak üzere sosyal etkileşim ve

arkadaşlık ortamlarının oluşmasına katkı yapmak da gönüllülük nedenleri

arasındadır.

4.1.3. Yakın Çevreden Kaynaklanan Nedenler

Çevresinden birinin teşvik veya baskısıyla, amirinin beklentisi dolayısıyla,

STK kendisinden talepte bulunduğu için, kendisinden yardım isteyenleri kıramadığından, bir aile geleneği olduğundan, bir arkadaşı ya da yakınıyla aynı

ortamı paylaşma arzusundan ya da o işi yapacak başka kimse olmadığından

dolayı da gönüllü olunabilmektedir.

Süleyman Kurt - H. Yunus Taş

208 Emek ve Toplum (Cilt: 4, Yıl: 4, Sayı: 8)

4.2. Gönüllü Çalışma İstememenin Sebepleri

İnsanların niçin gönüllü olmadığını bilmek, onların niçin gönüllü olmak istediğini bilmekten daha önemlidir. Bu nedenler arasında; sorumluluk alma ya

da kendini bir yere bağımlı hissetme istememe, kendisine gönüllü olup olmayacağının sorulmamış olması ve yapabileceği bir şeylerin olduğuna inanmama

en çok karşılaşılanlardır.

Bunun yanında kişiler; daha önce kendilerinin veya yakınlarının bu konuda

olumsuz bir deneyiminin olması, beklentilerinin karşılanamaması, yaptıkları

işin küçümsenmesi ya da tatsız bir şekilde sonuçlanması gibi nedenlerden kaynaklanan önyargı ve güvensizlik duygularına sahip olabilirler. Ayrıca kişinin

hâlihazırda çok fazla sorumluluk altında olması, yapılan faaliyetlerin sıkıcı olduğu düşüncesi ve özgüven eksikliğinden dolayı da böyle bir işe girişmek istemeyebilirler (Yaman, 2005: 105).

Tüm bunlara ek olarak; kişinin "gönüllü olma" anlayışı yoktur veya böyle bir

alışkanlık ya da gelenek çevresinde ve ailesinde oluşmamıştır. Kişi, ek masraf

getireceğinden çekinir ve bu masrafları üstlenmek istemeyebilir.

5. GÖNÜLLÜ-PROFESYONEL PERSONELİN ÇALIŞMA İLİŞKİLERİ

5.1. Gönüllü Çalışanlar

5.1.1. Gönüllü Seçimi

Gönüllüleri bulma ve kuruma çekme aşamasından sonra, sıra gönüllülerin seçimine gelmektedir. Bu aşamada, yukarıda bahsedilen kuruluşlarla kurulan bağlantılar ve ilgili STK'nın gönüllüleri kuruma çekme faaliyetleri sonucunda sağlanan gönüllülere ilişkin bir değerlendirme yapılmaktadır. Örneğin bir STK'nın,

eğitim konusundaki projesini hayata geçirmek üzere belli özelliklere sahip gönüllülere ihtiyacı olduğunu varsayalım. STK'nın gönüllü sayısı gerçekleştirilmesi

düşünülen proje için yeterli olmakla birlikte, bu gönüllülerin özellikleri proje için

uygun olmasın. Projeye ilişkin finansal destek ve benzeri hususlarda herhangi bir

sorun söz konusu olmasa da, insan kaynaklarında karşılaşılan yetersizlik projenin aksamasına veya ertelenmesine neden olacaktır. Ya da, uygun şartlara sahip

ol¬mayan mevcut insan kaynağı ile projeye başlanacaktır.

Tüm bu faktörlerin, proje ve STK için yarattığı olumsuzluklar düşünülürse,

konunun ne denli hayati öneme sahip olduğu da açıkça görülecektir.

Görüşme aşaması tamamlandıktan sonra, STK gönüllülerin özelliklerini daha önce yapılan iş analizleri doğrultusunda değerlendirecektir. Diğer bir ifadeyle, personel seçimini yapacaktır. Bu, adaylar arasında ilgili işi en iyi yapabilecek

olan kişinin seçilmesidir. STK açısından bu süreç, gönüllünün işe uygunluğu,

Sivil Toplum Örgütlerinde Profesyonel ve Gönüllü Çalışma İlişkileri: Tehditler ve Fırsat becerisi, zamanı, vs. gibi kriterlerle değerlendirilerek, kabul edilmesi veya

edilmemesi anlamına gelmektedir. Eğer kişi STK için uygun özelliklere sahip

değilse, onu incitmeyecek bir ifadeyle bu durum anlatılmalı ve kişi başka bir

projeye ya da STK'ya yönlendirilmelidir. Burada STK açısından, "gönüllü sayısı

zaten az, başvuranı alır ve eğitiriz" şeklinde bir düşünce ortaya çıkmamalıdır.

Aksi durumda, insan kaynaklan planlamasının hiçbir anlamı ve önemi kalmayacaktır. Ayrıca nitelikleri uygun olmayan kişileri eğitmek, STK'ya ekstra bir

maliyet de getirecektir. Doğru olan, bu eğitim masrafının daha verimli alanlarda kullanılmasıdır. Bazı STK'lar için yapıları ve konuları gereği, "gel, ne olursan

ol yine de gel" düşüncesi yasal çerçeveler dâhilinde geçerli olsa da, unutulmaması gereken husus profesyonel ya da gönüllü olarak çalışacak bu kişilerin

STK'yı çeşitli ortamlarda temsil edecek olmalarıdır (Ciğerdelen, 2005: 106). Bu

durum, STK'nın prestijine gölge düşürebilecek sonuçlara yol açabilir.

Açıklama:

Cevabı biliyor musunuz? Buraya ekleyin!

Cevabı bulamıyor musunuz?

Google ile giriş yap

veya

Şifrenizi mi unuttunuz?

Hesabım yok ve şunu yapmak istiyorum: Kayıt ol

Bir dil veya bölge seçin
How much to ban the user?
1 hour 1 day 100 years