Soru: İletişim sürecinin temel unsurları (Lütfen ayrıntılı şekilde anlatır mısınız burada anlatıldığından hiçbir şey anlamadım

question img

Cevaplar 1

Cevap:

Cevap:

İletişim Sürecine İlişkin Temel Kavramlar

İnsan yaşamının devamı için gereken fizyolojik ihtiyaçlar kadar doğal ve ka­çınılmaz bir süreç olan, anlamların simgeler aracılığıyla karşılıklı paylaşımı olarak tanımlanan iletişim sürecinin, vazgeçilmez dört temel bileşeni (öğesi) (Yüksel, 2009) ve bir de tamamlayıcı diğer adıyla sürecin kontrol mekanizması olmak üzere toplam beş öğesi bulunmaktadır. Temel bileşenler (öğeler); Kaynak, Mesaj, Kanal ve Hedef olarak sıralanırken tamamlayıcı (kontrol) öge dönüt olarak adlandırılır. İletişim süreci, şekil 1′ de yer alan temel iletişim süreci modeline dayalı olarak; kaynağın duygu ve düşüncesini, isteklerini, kodlayarak (mesaj durumuna getir­me) uygun kanal yoluyla hedef kişi ya da alıcıya aktarması ve alıcının verdiği tepki (dönüt) ile tamamlanan paylaşma süreci şeklinde açıklanabilir.

Kaynak

İletişim sürecinde ulaşmak istediği kişi ya da grupta davranış değişikliği kurmak üzere iletişim sürecini başlatan varlık “kaynak” olarak adlandırılmaktadır. Kaynak hedefe iletilecek mesajı oluşturmada ve alınan dönütü anlamada kulla­nılan davranışları (duygu, düşünce, güdü, eylem gibi) üreten “merkez” olarak da isimlendirilebilir. Örneğin bir konferansta konuşmacı, bir kongrede bildiri sunu­cusu, yazarlar, kitle iletişiminde iletinin (mesajın) oluşturulmasında katkısı olan kişiler kaynağa örnek olarak gösterilebilir. İletişim sürecinin başlaması kaynağın zihinde düşündükleri ile paralellik gösterir. Kaynak kendisine ulaşan bilgi ve ve­rilere göre mesaj iletecek bir düşünce ya da görüş oluşturur. Düşünce oluşturma aşamasından sonra kaynak, iletmek istediği düşünceleri kodlar. Bu aşamada kay­nak, alıcısı olan hedef kişi ya da kişilere düşüncelerini aktarabileceğini umduğu bir dizi simge ve sembolleri (kelimeler, rakamlar, şekiller vb.) kullanır. Kaynak simge ya da sembolleri kullanarak kodladığı mesajı belirli bir iletişim kanalından alıcıya gönderir (Bayrak, 1995). Bu işlemleri başarılı şekilde gerçekleştirebilmesi kaynağın kafasındaki fikir ya da düşünceleri alıcısına iyi aktarmadaki başarısına bağlıdır. Kaynağın bu konuda başarısını etkileyen faktörler ise kendisi, alıcısı ve ileteceği konu hakkındaki bilgi ve becerileri, kendisine, alıcısına ve ileteceği konu­ya karşı tutumu, yetişmiş olduğu ve halen içinde bulunduğu toplumsal ve kültürel çevrenin etkileri ve dile dayalı iletişim becerileri şeklinde sıralanabilir.

Alıcının iletilen bir mesajdaki sonuçları kabul etmesi bir anlamda alıcının kaynağın güvenilirliğine ilişkin algısına bağlıdır. Kaynak güvenilirliği kaynağın sürekli bir özelliği olmayıp, daha çok alıcının kaynağa yüklediği bir özelliktir. Kay­nağın yüksek güvenilirlikle algılanması onun çeşitli özelliklere sahip olması ile mümkündür. Örneğin, Singlekary (1978) yaptığı araştırmada, deneklere en güve­nilir olarak düşünebilecekleri bir haber kaynağında hangi özellikleri aradıklarını sormuş; tarif edilen kişinin bilgili, ilgi çekici, inanılır, iyi anlaşılabilen, esprili ko­nuşkan ve dengeli biri olabileceği bulgularına ulaşmıştır.

Kaynağın, inanılırlığının ve uzmanlığının dışında bunlarla doğrudan ilgili ol­mayan ve çekicilik olarak ifade edilebilecek bir başka özelliği de ikna konusundaki etkisini artırabilir. Araştırmalar çekici insanların daha iyi işler bulduklarını, ken­dine güvenlerinin yüksek olduğunu, çekici olmayan insanlarla karşılaştırıldıkla­rında daha fazla toplumsal güce sahip olduklarını söylüyorlar. Benzerlik, yakınlık, etkileyici dış görünüş, hoşa gitme gibi özelliklerin çekiciliği etkilediği dile geti­rilmektedir. Kaynak ile alıcı arasında paylaşılan benzerlikler ne denli çok olursa çekicilik de o oranda artabilmektedir. Özellikle ideolojik yönde oluşan benzerlik­lerin de kaynağın çekiciliğini ve etkililiğini artırdığını ortaya koyan araştırmalara literatürde rastlamak mümkündür.

İleti (Mesaj)

Kaynak öğesinden sonra yine iletişim sürecinin önemli bir diğer öğesi olan ve ileti şeklinde de ifade edilen mesaj ise; bir ya da birden fazla kişinin dayanışla­rında değişiklik yapmak amacıyla düzenlenen işaretler örüntüsü (Ergin ve Birol, 2005) şeklinde tanımlanabilir. İleti, kaynak iletileri arası çağlayan te­mel öğedir. Kaynak sahip olduğu düşünce ya da fikri onunla ilgili olan davranış­ları alıcı adı verilen hedef kişisiyle paylaşmak istediğinde, onu öncelikle bedensel hareketler dediğimiz, jest, mimik ve bunların yanında söz, resim, ışık, formül vb. sembollerden en az bir ya da birkaçını kullanarak öz anlatımla kodlayarak mesaj haline getirmek durumundadır. Mesajın işaret haline dönüşmesinde kullanılan simgeler ve bunlar arasındaki ilişkileri düzenleyen kuralların tümüne “kod” adı verilirken, (Gökçe, 2006) bir bilginin, düşüncenin, duygunun iletime uygun ve hazır bir ileti biçimine dönüştürülmesi işlemi ise “kodlama” olarak adlandırıl­maktadır. Alıcıya ulaşan bir iletinin yorumlanarak anlamlı bir biçime sokulması işlemine de “kod açma” adı verilir (Demiray, 2006). Kodlama da kullanılan “sim­geler” kişiler açısından iletileri ve olayların anlamlandırılmasını, yorumlanmasını sağlayan araçlardır. Ortaya çıkışları kendiliğinden olmayıp, toplumsal uzlaşıyla belirlenen alışı ya da olgulardır. Bu alışı ve olgulara anlam kazandıransa toplumsal ve kültürel yaşamdır (Gökçe, 2006). Simgelerin literatürde iki şekilde incelendi­ğini görebiliriz. Bunlar; doğal ve uzlaşımsal simgelerdir. Doğal ya da diğer adıyla tabii simgeler, temsil ettiği nesne ile doğal ve gerçek bir bağ içinde olan işaretlerdir. Bu tür simgelerin nesnesiyle doğal bağlantısı, başka bir deyişle bir neden-sonuç ilişkisi vardır. Doğal simgeler (dumanın ateşin belirtisi olması gibi) temsil ettikleri nesnelerin belirticisidirler. Uzlaşımsal simgeler ise, iletişim amacıyla oluşturulan ya da üretilen simgelerdir. Bu simgelerin nesnesiyle doğal ve nedensel bir ilişkisi yoktur. Bu simgelerin anlamları uzlaşımlar, ortak kurallar ya da anlaşmalar doğ­rultusunda belirlenmiştir. Sözcükler, rakamlar, trafik işaretleri uzlaşımsal simge­lere örnek olarak gösterilebilir” (Gökçe 2006).

Mesajları oluşturmada kullanılan simgelere benzeyen bir diğer yapı ise sem­bol olarak adlandırılmaktadır. Sembollerde tıpkı simgeler gibi kültürün üyeleri tarafından tanınabilen ve belirli anlamları olan sözcükler, jestler, resimler ya da nesnelerdir. Bir dile ya da mesleki teknik alana ait sözcükler, giysi, saç tıraşı, fla­ma ya da statü işaretleri gibi örnekler sembol kapsamında değerlendirilebilir. Her kültürün içerisinde kısa zamanda yeni semboller oluşturulabilir ve yeni semboller eskilerinin yerini alarak diğer sembolleri yok edebilir. Bir kültür grubuna ait sem­boller de zamanla başka kültürün üyeleri tarafından taklit edilebilir ya da kültür­leşme yoluyla başka gruplara, toplumlara geçebilir. Bu nedenle semboller kültürel farklılık modellerinde en yüzeyde bulunur (Gürçayır, 2007).

Kaynağın hedefe ulaşmasında köprü görevi gören, çeşitli simge ve sembol­leri içerisinde barındıran ve iletişimin başarısını büyük ölçüde etkileyen faktör olan ileti, kaynak ve hedef için aynı anlamı taşıyan bir yapıda olmalıdır. Algılama sürecinde, bireyin içinde bulunduğu durum, sahip olduğu değer yargıları, amacı, ihtiyacı, beklentisi, içinde yetiştiği toplumsal ve kültürel ortam, bilgisi ve bilgi bi­rikimi, sosyal yaşamdaki deneyimleri ve hatta fiziksel özellikleri vb. faktörler etkin rol oynar. Bu faktörler, genelde seçme ve değerlendirme ölçütleri, ya da “filtre” olarak adlandırılır” (Luhmann, 1975; Akt:Gökçe, 2006).

Ayrıca kaynağın ulaştırmak istediği mesajın taşıması gereken birtakım ni­telikler olduğu da unutulmamalıdır. Bu niteliklerden en önemlisi, kullanılan di­lin iyi tanınmasıdır. Mesajda kullanılan dil, kaynak ve hedef tarafından kolayca anlaşılabilen ortak, açık, net ve kesin bir nitelik taşımalıdır. Mesajın içeriği ise, yanlış anlamaya yer vermeyecek derecede açık biçimde düzenlenmelidir. Yanı sıra mesajın doğru anlaşılabilmesinde, mesaj içeriğinin alıcı tarafından algılanabilmesi ve yorumlanabilmesi de önemlidir. Bunun için kaynağın mesajı kodlarken, alıcı­nın iletiyi algılama yeteneğini dikkate almayı unutmaması gerekir (Tutar,Yılmaz ve Erdönmez, 2004). Bu bağlamda alıcının mesajı yorumlarken değer yargılarına, inanç, tutum ve beklentilerine göre tavır takınabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Ayrıca mesajların dikkat çekici olması da son derece önemlidir. Bu sebeple mesaj­ların sözel ve görsel unsurları içinde barındıracak bir yapıda düzenlenmesi öneril­mektedir (Burnett ve Moriarty, 1998).

Kanal

İletişim sürecinde kaynağın amaçları doğrultusunda alıcıya gönderdiği me­sajları taşıyan yöntem ve tekniklere ya da öz anlatımla mesajın gönderildiği ve alındığı ortama kanal adı verilebilir. Mesajın sunulması için olmazsa olmazlardan sayılan kanal öğesi, ses dalgaları, ışık dalgaları, radyo dalgaları, telefon kabloları, sinir sistemi, ses, söz, müzik, yazı, renk gibi mesaj (ileti) taşıyan araçlar olarak ta düşünülebilir (Cüceloğlu, 1999, akt Şeker, 2000).

İletişimin gerçekleşebilmesi ve etkili olabilmesinde kanal seçiminin çok bü­yük önemi vardır. İletişimde ulaşılmak istenen amaç(lar), hedefin özellikleri, za­man ve mekân sınırlılıkları ya da olanakları kanalın seçiminde temel bir rol oynar. Başka bir deyişle kime, ne için, neyi iletmek istediğimizle kullanacağımız kanal arasında sıkı bir ilişki vardır. Örneğin; görme engelli bir alıcı için görsel kanalları ya da işitme engeli bulunan bir bireyle iletişim için işitsel kanalları kullanamayız. Kanal seçimi beraberinde araç seçimini de getirir. İletişim araçları, iletileri kanal boyunca aktarılabilir işaretlere dönüştüren fizik ya da teknik araçlardır. Başka şe­kilde tanımlarsak iletişim aracı, içinde kanallar bulunduran ve kanallar yoluyla ile­

tiyi alan, gönderen, yayan belirli yapısal özelliklere sahip ortam ve nesnelerdir. Ses, yüz, beden, telefon, kitap, resim, televizyon, radyo, gazete, vb. iletişim araçlarına örnek olarak verebiliriz. Doğru seçilen kanal ya da araçların iletişim sürecine etki­si büyük olduğu gibi, kanalların ve araçların özellikleri de kullanılacak kodların ve iletişim sistemlerinin niteliğini artırmada ayrıca önemlidir.

Sahip olduğumuz her duyu organı bir kanala ilişkin takip işlemini gerçek­leştirmektedir. Görme organımız görsel ortamı, kulağımız işitsel ortamı takip et­mektedir. Yüz yüze iletişimde ise her iki kanalımız birlikte kullanılır. Gerektiğinde koklama ve hissetmeye ilişkin duyularımızı da kullanarak kanalların sayısını artı­rabiliriz. Duyularımızın özellik ve yeteneklerine bağlı olarak değişik çevresel etki­ler gönderilen mesaj ile alınan mesaj arasında farklar oluşmasına; mesajın doğru alınamamasına sebep olabilirler. Özellikle kanal üzerinde etkili olan bozucu fak­törler gürültü olarak adlandırılmaktadır (Cüceloğlu, 1997; Fred, 1999). Algılanan ileti ile kaynağın gönderdiği ileti arasında bir farka neden gürültü, iletişim sem­bollerine olan eklenti ya da bu sembollerin kodlanışında yapılan hatalar (Demiray, 2006) olarak tanımlanabilir. Bu hatalar kaynak ile alıcının iletişim sürecinde alış­verişini sekteye uğratmaktadır. İletişimi kesintiye uğratan ya da niteliğini düşüren faktör olan gürültü, iletişim sürecinde karşılıklı alışverişi yapılan iletilerde kay­nak ve hedef tarafından öngörülmemiş, istenmeyen ve iletişimin aksamasına ya da kopmasına yol açan unsurları kapsamında barındırır (Gökçe, 2006). Gürültü, anlaşmayı engelleyen her türlü fizyolojik, psikolojik, sosyolojik ya da çevresel et­ken olabilir. Gürültü kavramı yalnızca ses bağlamında anlaşılmamalı yeteri kadar aydınlık olmayan ortamında görsel kanal için gürültü kaynağı olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

Hedef (Alıcı)

İletişim sürecinde iletinin ulaşması istenen kimse için verilen ad şeklinde ta­nımlanan hedef (alıcı), kaynağın gönderdiği mesajı algılaması ve uygun bir cevap vermesi beklenen kişi ya da varlık olarak ta tarif edilebilir. Bir posta alıcısı, bir kitabın ya da derginin okuru, radyo dinleyicisi, televizyon izleyicisi, ders dinleyen öğrenciler hedefe (alıcı) örnek gösterilebilir.

İnsanlar arası iletişimden söz edilebilmesi için mutlak surette birilerinin yaz­dıklarını birilerinin okuması ya da birilerinin söylediklerinin birilerinin dinlemesi gerekir. İletişimde amaç istenen etkinin ve aynı zamanda bir tepkinin yaratılması olduğuna göre bu tepkinin kimden alınacağı sorusu büyük önem kazanmaktadır (Ergin ve Birol, 2005). İletişim sürecinde istenen tepkiyi vermesi beklenenler, sü­reçte hedef (alıcı) rolünü üstlenenlerdir. İnsanlar arası iletişim sürecinde kaynak ile hedef, karşılıklı alışverişte bulunmaktadırlar. Bu süreçte her ikisinin de (kaynak ve hedef) aktifliği belirgindir. Bu özelliğinden kaynaklı olarak insanlar arası iletişi­me yüz yüze iletişim adı da verilir. Yüz yüze iletişimde tek taraflılık (enformasyon) hiçbir şekilde söz konusu olmamaktadır. Bunun temel nedeni ise kaynak ile alıcı arasında engellenmesi mümkün olmayan beden dilinin yarattığı etkileşimdir.

Dönüt

(Geribildirim/Aydınlatıcı Yankı) İletişim sürecinde kaynak, alı­cısına gönderdiği mesajların alınıp alınmadığını; alındıysa anlaşılıp anlaşılmadı­ğını ya da ne derece kaynağın aktarmaya çalıştığı biçimde anlaşıldığını alıcıdan kendisine yönelecek tepkilerden anlayacaktır. Alıcıdan kaynağa yönelecek bu tep­kilere dönüt adı verilmektedir (Ergin ve Birol, 2005). Dönüt bir kişinin diğerinin davranışının etkileriyle ilgili mesaj göndermesidir. İngilizce “feedback” sözcüğü­nün karşılığı olan dönüt kavramı yerine “aydınlatıcı yankı”, “geribildirim”, “geri besleme” gibi sözcüklerde kullanılabilmektedir.’ “Kaynağın güncellediği anlamı alıcının algılayıp algılamadığı, algılamışsa tepkisinin ne olduğu hakkında bilgi te­min ettiği süreç olarak ta (Gökçe, 1998) tanımlanan dönüt, hedefin algıladığı ve yorumladığı iletilere, sözel ya da sözsüz olarak tepki verme işlemlerini kapsar. Ki­şiler arası iletişimde susma, el, kol işaretleri, kaş çatma ya da oynatma, baş sallama ya da çevirme gibi sözsüz iletiler de geri bildirim araçları” (Gökçe, 2006) olarak örneklendirilebilir.

Dönüt iletişimde bulunanlar arasındaki anlaşmanın niteliği hakkında bilgi veren önemli bir iletişim öğesidir. Kaynak mesajını ilettikten sonra alıcısından beklediği dönütü alamadığında; Acaba alıcı iletilen mesaja katılmıyor mu?, Acaba mesaj doğru anlaşılmadı mı?, Acaba kanal mı yetersiz?, Mesajı alıcı doğru olarak anlayamadı mı?, Acaba yanlış anlama varsa nedeni nedir?, ya da kaynak mesajı doğru biçimde veremedi mi? gibi sorular akla gelebilir ve bu sorulara yanıt arama­ya başlar. Bu sorulara bulacağı cevaplar kaynağı aydınlatacak ve iletişim sürecinde kendini daha iyi tanımasına ve varsa eksiklerini gidermesine bir diğer ifadeyle kendisini düzeltmesine yardımcı olacaktır. Öğretim sürecinde öğretmen ve öğ­renciler dönüt ve düzeltmelere ihtiyaç duymaktadır. Öğretmenler genel anlamda sınav sonuçlarını dönüt olarak değerlendirebilmekte ve gerekli düzeltmeleri yapa­bilmektedirler. Öğrencilerde özellikle beceri edinmeye dönük yaşantılara girdikle­rinde öğretmenlerinden sık dönüt alma ihtiyacı hissedebilmektedir. Bu bağlamda öğretmenlerin dönüt ve türleri konusunda bilgi sahibi olmaları ve bu türleri yeri geldikçe kullanmaları önemlidir. Dönüt türlerine ilişkin çeşitli tasnifler yapılmış olsa da en genel anlamda Schimmet (1998) tasnifini ele almak yararlı olacaktır. Bu dönüt türleri teyit edici (onaylayıcı), düzeltici, açıklayıcı, teşhis edici ve eklemleyici şeklinde sıralanmaktadır.

Teyit edici dönütler, bireye öğrenme sonuçları hakkında bilgi veren onaylama işlemi yapan geribildirimlerdir. Düzeltici dönütler genellikle onaylayıcı dönütle birlikte, yani öğrencinin öğrenme sonuçlarıyla birlikte doğru cevabın ne olduğu­nun da verildiği dönüttür. Açıklayıcı dönüt öğrenciye öğrenme sonuçlarıyla ilgili bilgi verilmesinin yanı sıra cevabın neden yanlış olduğu; doğru cevabın neden doğru olduğunun açıklanması şeklinde gerçekleşir. Teşhis edici dönüt öğrencinin, yanlışının ya da hatasının nereden kaynaklandığını ve cevabı düzeltmesi için neler yapması gerektiğine ilişkin bilgiyi kapsar. Eklemlemeye yönelik dönüt ise öğren­cinin var olan bilgisini artırmasını sağlamaya dönüktür. Öğrencinin sahip olduğu önceki bilgi ve yeni bilgi arasında ilişkiler kurmasına ve sahip olduğu şemayı ge­nişletmesine yardım eder.

Açıklama:

en iyi şeçermisin elim ağrıyor hareket ettiremiyorum

Cevabı biliyor musunuz? Buraya ekleyin!

Cevabı bulamıyor musunuz?

Google ile giriş yap

veya

Şifrenizi mi unuttunuz?

Hesabım yok ve şunu yapmak istiyorum: Kayıt ol

Bir dil veya bölge seçin
How much to ban the user?
1 hour 1 day 100 years