Şebnem sekiz yaşında Bursa’nın bir köyünde ailesiyle yaşayan bir çocuktu. Büyüyünce ne olmak istediğine karar vermeye çalışıyordu. Listesinin en başında ise dedesi gibi bakkal olmak vardı. Okul dışındaki vakitlerinde bu kariyer hedefi yüzünden dedesinin yanında çıraklık yapmaya başladı. Bakkalı süpürdü, biten rafları yenisi ile düzenledi, limon kolonyası doldurdu ve şeker tarttı… Yalnızca çıraklık yapmadı elbette. Bakkaldaki satışları arttırmak için yeni icatlar da yapmaya karar verdi. Örneğin bir gün gelen müşteri hiçbir içeceği kabul etmeyince birkaç şişeyi birbiriyle karıştırıp vişneli sodayı bulmuştu. Fakat bu lezzetli içeceği kapağı açık olduğu için kimse tercih etmemişti. Düğün zamanları oldukça satışı artan açık çekirdekleri tek tek kağıtlara o anda koymaya üşendiği için önceden hazırladı fakat bunu da müşteriler hazır diye tercih etmedi. Dedesi yine kızdı.
Diğer dedesi ise kahvecilik yapıyordu. Onun yanında da ara sıra çalışıyordu fakat Şebnem yine dönüp dolaşıp bakkala gidiyordu. Bakkal müşterileri onu sürekli şikâyet etse de yine de orada çalışmak için elinden geleni yapıyordu. Bakkaldaki abur cuburları yemeye bayılıyordu fakat bu abur cubur çöplerini daha uzak bir yere atsaydı dedesine yakalanmazdı ve her seferinde olduğu gibi yine azar işitmezdi.