Cevap:
Antik dönem etik tartışmalarında en zihin kurcalayıcı konulardan biri ‘mutluluk ve erdem’ ilişkisidir. Erdem, mutlu yaşam sürmek için seçilmesi gereken ideal yolu ifade eder, ama bu açık uçlu bir yorumdur. Mutluluksa yaşamdaki başlıca amaçtır. Öte yandan, bir diğer amaca ulaşmak için mutlu olma arayışında değilizdir. Erdemli bir insan olmak bu bağlamda önemlidir. Ancak sağduyunun diğer yaşamsal eylemler ya da durumları da önemli kıldığını düşünebiliriz. Bir diğer ifadeyle, yoksulluk ve başarısızlıklarla dolu bir yaşamda mutluluktan söz edilebilir mi?
Antik dönem filozofları arasında sağduyuya en yakın isimlerden Aristoteles bu çelişkinin farkındadır. Ona göre mutlu bir yaşam sürmek için para ve başarı gibi dışsal faktörlere de ihtiyaç duyarız. Öte yandan, dışsal faktörler ne kadar çok olursa olsun, başlı başına kişiyi mutlu edemez; çünkü onlara sahip olmak tamamen kişinin elinde değildir. Aristoteles’e göre, mutluluk bireyin dışındaki koşulların getirdiği ya da geri aldığı faktörlere bağlı olamaz. Filozof, bununla birlikte, sadece erdemli bir yaşam sürerek mutlu olunabileceği düşüncesine de karşıdır. Böyle bir durumda, erdemli kişi, büyük bir sıkıntı yaratan, hak edilmiş talihsizliklerle karşılaştırıldığında bile mutlu olabilmelidir.
Modern okur, erdemli ya da ahlaklı bir insan olmanın mutlu bir yaşam sürmek için asla yeterli olamayacağı konusunda Aristoteles’le aynı fikirdedir; bu yüzden, Aristoteles’in yorumunun antik teoriler bağlamında ayrıksı kaldığını gözden kaçırabiliriz. Filozofa göre, mutluluk yolunda karakterimiz, belli ölçüde dikkate alınabilecek maddi varlık, toplumsal statü ve diğer değerlere sahip olmaktan çok daha önemlidir; ancak bunların ne kadar önemli olduğu açıkça belirtilmez, çünkü Aristoteles, söz konusu dışsal faktörleri aynı oranda yitiren bir insanın mutsuz olacağını söylemeye razı değildir. Aristoteles’e göre, mutlu bir yaşam sürmek için gereken şey, başlı başına önemli olmayan maddi varlıkları doğru şekilde kullanmaktır; tıpkı ayakkabı ustasının, elindeki derinin kalitesine göre en iyi ayakkabıyı üretmesi ya da birtakım talihsizlikler yaşayan insanların koşulların izin verdiği ölçüde ellerinden geleni yapmaları gibi. Bu yüzden, Aristoteles, hayatının son döneminde büyük bir keder yaşayan erdemli bir insanın mutluluğu yitirdiği fikrine yanaşmaz. Filozof, diğer yandan, erdemli insanın, başına ne fenalıklar gelirse gelsin, mutlu olduğu şeklindeki karşıt yorumu da saçma bulur. Bu yüzden, Priamos’un Troya’nın düşmesinden sonra mutlu olmadığını savunan sağduyu ile kralın mutluluğu yitirmediğini ileri süren daha teorik yorum arasında kalır. Aristoteles’in tezi pek bütünlüklü sayılmaz ancak ironik biçimde, erdem etiği teorileri geliştiren modern yazarların dikkatini en çok çeken de antik dönem filozofu Aristoteles’ten başkası değildir.