Cevap:
Hayatı : Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ve Türkiye'nin ilk yıllarında yaşamıştır. Seyyid ve Hüseyin kolundandır. Moğol istilâsı sebebiyle Irak'tan Doğu Anadolu'ya yerleşmiş ve çok sayıda âlim yetiştirmiş bir aileye mensuptur. Halife Mustafa Efendi'nin oğludur. 1860'ta o zaman Hakkâri vilâyetinin merkezi olan ve şimdi Van'a bağlı Başkale kazasında doğdu. Bazı resmî evrakta doğum tarihi 1865 olarak görülür.
Başkale'de iptidaiye ve rüşdiye mekteplerini bitirdi. Doğu Anadolu ve Irak'ın çeşitli beldelerindeki âlimlerden ilim öğrendi. 1879'da Arvas'ta Nakşî şeyhi Seyyid Fehîm Arvâsî'ye talebe oldu. Kendisinden 1882'de icâzetnâme (diploma) ve 1887'de Nakşıbendî, Kâdirî, Çeştî, Kübrevî ve Sühreverdî tarikatlarından hilâfet alarak memleketine döndü.
Başkale'de kendi parasıyla kurduğu medresede 29 sene talebe yetiştirdi. Anadolu ve İran sınırında çok beldeyi ziyaret ederek irşatta bulundu. Bu sebeple zamanın padişahı Sultan II. Abdülhamid tarafından taltif edildi. 1898 ve 1908 yılında İstanbul ve Mısır üzerinden iki defa hacca gitti. Mekke’de görüştüğü Şeyh Ziya Masum Müceddidî, kendisine Üveysî hilâfeti de verdi.
Doğu Anadolu'nun Ruslar tarafından işgali üzerine Mayıs 1916'da ailesiyle beraber Musul'a hicret etti. 1916-1918 yılları arasında Ziybar kazâsı müftülüğünde bulundu. Adana ve Eskişehir'de kaldı. 1919 yılında İstanbul'a geldi. Sultan Vahideddin tarafından 5 Ağustos 1919'da Süleymaniye Medresesi'ne tasavvuf müderrisi olarak tayin edildi. Aralık ayında da Eyüp Sultan’da münhal Kaşgarî Dergâhı postnişinliği kendisine tevdi edildi.
1924-1928 yılları arası Vefa Lisesi'ne din dersi muallimliği yaptı. 1925'te tekkeleri kapatan kanun gereği, Eyüpsultan semti, Kaşgari Murtaza Efendi Cami yanında bulunan Kaşgarî Dergâhı'nda ömür boyu oturmasına müsaade edildi. 1924 yılında İstanbul vâizliğine tayin olundu. İstanbul’da Eyüp Sultan, Fatih, Bayezid, Ayasofya, Bakırköy Zuhuratbaba, Kadıköy Osman Ağa, Kasımpaşa Câmi-i Kebir, Üsküdar Yeni Câmi ve Beyoğlu Ağa Câmii kürsülerinden senelerle vaaz verdi. 1930'da yaş sınırına rağmen vazifesi Bakanlar Kurulu kararıyla uzatıldı. 1931'de Menemen hadisesi sebebiyle Menemen'e götürülüp divan-ı harbe çıkarıldı. Beraat etti ise de, emekliye sevkolundu. Câmi derslerini aralıksız fahrî olarak yürüttü.
Bayezid'de Kadı Beydâvî tefsirini okutup tamamlamaya muvaffak oldu. Üçışık soyadını aldı. Oğlu Ahmed Mekkî Üçışık başta olmak üzere çok sayıda talebe yetiştirdi. Bunlardan en meşhurları, Necip Fazıl Kısakürek ve Hüseyin Hilmi Işık'tır.
Abdülhakîm Arvâsî 18 Eylül 1943'te İzmir'de mecburî ikamete tâbi tutuldu. Daha sonra geçtiği Ankara'da 27 Kasım 1943'te öldü. Bağlum Kabristanı'na defnedilmiştir.
Arapça, Farsça ve Kürtçe bilirdi. Arapça ve Farsça şiirleri vardır. Üç oğlu ve iki kızı dünyaya geldi. Büyük oğlu Mekki Üçışık Üsküdar ve Kadıköy müftülüğü yaptı. Abdülhakîm Efendi'nin kardeşlerinden Taha Efendi (1864-1928) İstanbul Süleymaniye Medresesi'nde müderris olup, 1908 ve 1921 meclisinde Hakkâri mebusluğu ve Şer'iye Vekâleti'nde heyet-i müşavere âzâlığı yaptı.
Abdülhakîm Arvâsî'nin Râbıta-i Şerife ve er Riyâdü't Tasavvufiye isimli eserleri, Necip Fazıl Kısakürek tarafından sadeleştirilerek yayınlanmıştır. Ayrıca, Hâl Tercümesi ve Ebeveyn-i Resullulah isimli eserleri sadeleştirilmeden, yalnızca latin alfabesine çevrilerek Büyük Doğu Yayınları tarafından yayınlanmıştır.
Eserleri :
- Râbıta-i Şerîfe
- er Riyâdü't Tasavvufiye
- Hâl Tercümesi
- Eshab-i Kiram
Birkaç eseridir .
iyi günler iyi dersler ♧◇♤☆