Merhaba!!Hayatın yaratılış hikmeti:
Tecelli-i Ehadiyete, cilve-i Samediyete âyineliktir. Yani bütün âleme tecelli eden esmanın nokta-i mihrakıyesi hükmünde bir câmiiyetle Zât-ı Ehad-i Samed'e âyineliktir.
Hayatın, özellikle insan hayatının saadet içindeki kemali ise: Allah’ın o en güzel ve en nurlu olan isim ve sıfatlarının nurlarını, tecellilerini hissedip sevmektir. Şuurlu bir varlık olarak ona şevk göstermektir. Onun muhabbetiyle kendinden geçmektir. Şems-i ezelinin isim ve sıfatlarının tecellilerinin ve nurlarının yansımalarını kalbin göz bebeğine yerleştirmektir. (bk. Sözler, s. 129)
Hayatımızın gayesi nedir?
Ayetin ifadesi ile "insanların ve cinlerin yaratılış gayesi ubudiyet ve kulluktur."(Zariyat, 51/56) Dünya hayatının süs ve cazibesine kapılıp, ahireti ve kulluğu unutmak değildir. Allah insanı ahiret hayatı ve kulluk için yarattığı için, insanı da bu gayeye münasip cihaz ve duygular ile donatmıştır.
Şayet insan ahiret ve kulluk için verilen bu cihaz ve duyguları, dünyanın fani ve çirkin işlerinde sarf ederse, ceza olarak hem tatmin olmaz hem de ahirette hesaba çekilir. İşte insanı sıkan ve bunaltan temel husus, insana ebed için verilen cihazları fani dünyada kullanmasıdır.
Nasıl sarrafın hassas terazisi ile kömür tartılmaz, şayet tartılırsa yapılış amacının dışında kullanıldığı için kırılır ve üzülür. Aynı şekilde Allah’ı sevmek için verilen kalbi, fani sevgililere sarf edersek, kalp veriliş amacının dışında kullanıldığı için sıkılır ve bunalır.
Yine hakkı ve doğruyu bulmak ve Allah’ın sanatlarını tefekkür etmek için verilen aklı, nefsin ve hevanın hizmetinde kullanılırsa, akıl aynı kalp gibi sıkılır ve depresyona girer. Kur’an ve nurani şeyler ile tatmin olan ruhu, dünyanın süfli fantezilerinin peşine takarsak, ruh buhrana düşer...
İnsan, sahip olduğu bütün maddi ve manevi duygularını yaradılış amacında kullanırsa, hem tatmin olur hem de mutlu olur. Yok nefsin ve şeytanın aldatması ile dünyanın süfli ve adi işlerinde sarf etse, hem dünyada buhran sıkıntısına, hem de ahirette ihanet azabına müstehak olur.
Özet olarak, ruh ve kalbin boşluğunu ancak; Allah’ın marifeti ve muhabbeti doldurabilir.
Duygularımızın verilmesinin hikmeti nedir?
İlk olarak nimetlerin tadılıp tartılması, ikincisinde bütün varlıklarda tecelli eden İlahi isimlerin tefekkür edilmesi gelir.
Buna göre birincideki tartma, duygularla olmakta ve akabinde külli şükrederek bu tatmanın ve tartmanın idrak ile, tefekkür ile yapılması gerekir.
İnsan, gözü ile eşyanın büyüklüklerini, şekillerini, renklerini, uzaklık ve yakınlıklarını tartar. Dağlara bakarak “Şu dağ, şu tepeden büyüktür.” der. Renkleri tartarak şu mavi, şu yeşil, şu daha koyu yeşil hükmünü verir.
Diliyle tatlar âlemini tartar; acıyla tatlıyı ayırt etmekten, tatlar arası ton farkına kadar nice bilgileri insana kazandırır.
İbadet ve marifet için yaratılan insanın, bu kutsî görevinin bir şubesi tefekkür ise bir diğeri de şükürdür. İnsan, birçok âlemleri ancak duygularıyla tanır ve tartar, onları böylece tefekkür eder, onlardan gördüğü faydaları düşünmekle de şükreder.
Şükrün küllî olması nasıl anlaşılmalıdır?
Bir nimeti tek olarak düşünmek yerine, bütün nimetleri birlikte düşünmek küllî bir tefekkürdür ve insanı “küllî şükre” götürür.
Bir de insan, “bedenindeki her organın” ve “ruhuna takılan her latifenin ve her duygunun” ne kadar büyük birer nimet olduğunu düşünüp bunların tümü için Allah’a şükretmekle “küllî şükretmiş” olur.
Öte yandan, insan bu enfüsî nimetler için yaptığı küllî şükrü, kendisini kuşatan bütün harici nimetleri de birlikte düşünmekle yine küllî şükretmiş olur.
Bir başkası ise: İnsan mazhar olduğu bir nimete şükrederken, aynı nimete kavuşmuş olan bütün sevdiklerini, hatta bütün canlıları da düşünüp şükrünü küllileştirebilir.
Dil bir terazidir, bütün lezzetler bu terazide tartılır.
Burun bir terazidir, bütün kokular bu terazi ile tartılır.
Göz bir terazidir, bütün renkler ve tasvirler bu terazi ile tartılıp okunur.
Dokunma hissi bir terazidir, cisimlerin yumuşaklık ve sertliği, yaşlığı ve kuruluğu bunun ile tartılır.
Kulak bir terazidir, bütün sesler bu terazide ölçülür.
Kalp bir terazidir, sevgi ve muhabbet, güzellik ve aşk bu terazide tartıya girer.
Vicdan, sarrafın hassas bir terazisi gibi, bütün hak ve doğruları tartıp sezer.
Akıl bir terazidir, bütün manalar bu terazinin ölçüsünde anlam kazanır.
Başarılar..
#OptiYolunda
#EnİyiCevap