Ilkbahar...
En sevdiğim mevsim oluyor kendisi.O zaman daha başka bir neşeyle okurum kitap.
Yine bir ilkbahar günü,öğle saatleri. Havada hoş bir koku,hafif bir rüzgar. Gönlüm şakıyordu. Daha belli değildi okuyacağım kitap. Yenice seçecektim.Derken bir anda bir çığlık duydum.Sokağın başından geliyordu.Fazla ağır bir sesti.
Koşarak dışarı çıktım. Merak içinde etrafa bakindim. Ardından birkaç kişinin bir alanda toplandığını gördüm. Lazim olur diye bisikletime bindim.Gittigimde birde ne göreyim,hamile bir kadın yere düşmüş,iniliyor.
Hemen bisikletin arkasına bindirdim. Sicakkanlilikla sürmeye başladım. Kadın ağırdı. Ben ise hızlı girmeliydim.
Sürüyordum epey hızlıca.Boncuk boncuk terlerdim ama şimdi alnımdan sular akiyordu. Kadın çok iniliyordu. Ağrısı fazlaydı. Caddeler,sokaklar... Geçtim hepsini.
Geçerken her geçişimde ayaklarımın... Bu anlatılamaz bir acıydı ama kadına baktıkça acımı unutuyor,Daha da hızlanıyordum.
Bir veya iki can vardı kadının içinde. Sıcakkanlı bir şekilde bu canları kurtarma ümidi ile hızla sürüyordum.
25 dakika yarım saat kadar bir süre sonra hastaneye vardık.Hastanede doktor tam vaktinde geldiğimizi söyledi. Bir süre daha çırpındı kadın. Hazır bulununca o canları çıkarmak için ameliyata girdi. 3 çocuğu oldu. Çok mutluydum.
Benide hastaneye aldılar. Ayaklarima merhem sürdüler. Ayaklarım ve bacaklarım kıpkırmızı olmuştu. Doktorlar beni tebrik etti. Ama önemli olan benim kendimi tebrik etmem oldu.