Cevap:
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 100 Temel Eser listesine alınan Bir Küçük Osmancık Vardı kitabı Hasan Nail Canat tarafından kaleme alınmıştır.
Kitabı kısaca özetleyelim:
Huzurlu ve mutlu bir aile hayatı sürdüren Abdullah Bey, eşi Fatma Hanım ve oğlu Osman ile bir hayat sürmekteydi. Abdullah Bey, bir çivi fabrikası sahibiydi. Çok sevdiği eşi ve çocuğu ile birlikte sıradan bir gün geçiriyorlardı, gayet mutlu ve huzurlu hissediyordu. Ta ki postacı kılığına giren o hırsız evlerine gelene kadar. Hırsız, Fatma Hanımı bayıltarak kasaya yöneldi ki o anda fark etti. Kasa bomboştu. Ancak hırsızlık için geldiği bu evden boş dönemezdi. Henüz küçük bir çocuk olan Osman'ı kollarına aldığı gibi kaçıverdi.
Abdullah Beyi arayan hırsız; eşinin evde baygın olduğunu ve küçük çocuğu Osman'ı kaçırdığını anlattı. Hemen eve gitmesini ve kesinlikle polise haber vermemesini söyledi. Ancak kendine gelen Fatma Hanım bütün bunlardan habersiz, polisi aradı ve yaşadıklarını anlattı. Komiser Mahmut Bey, Fatma Hanımın anlattıkları üzerine iki sivil polis görevlendirdi.
Bu sıralarda hırsız ikinci arama ile Abdullah Bey'e ulaştı ve yarına kadar istediği paranın getirilmesini söyledi. Küçük Osman ile birlikte harabe bir evdeydiler. Çetenin lideri Apo ve Zevzek gelecek parayı düşündükçe mutluluktan yerlerinde duramıyordu.
Osman'ın ağlamasını duyan ve o bölgeden geçen kamyon şoförü Ali ve onun çırağı Garip, Osman'ı kamyona alıp köyleri Kayseri'ye götürdü. Köylerinde çocuğu olmayan Bünyamin Amcaya ve Şerife Teyzeye verdi. Artık Osman'ın yeni adı Hüseyin olmuştu.
Bünyamin Bey, bir gün hastalandı ve kaldırıldığı hastanede hayata gözlerini yumdu. Osman yani Hüseyin yeniden babasız kalmıştı. Yıllar yılar sonra Şerife Hanım, Osman'ı da yanına alıp İstanbul'a gitti. Eğitim hayatına burada devam edecekti. Evlatlık olduğunu ve bir kamyon ile Şerife Hanıma teslim edildiğini bilen Hüseyin, kendi hikayesini kaleme alır ve okuduğu lisede bir ödül alır. Bu hikaye sayesinde Osman, gerçek ailesini Abdullah Bey'i
******************&
Ağustos ayının en sıcak günlerinden biridir. Fatma Hanım denize bakan köşklerinde her zamanki gibi oğlu Osman'la vakit geçirmektedir. O sırada kapı çalar. Fatma Hanım pencereden, gelenin postacı olduğunu görür ve kapıyı açar. O anda korkunç bir felaket olur. Gelen, postacı kılığına girmiş bir hırsızdır. Fatma Hanım'ı kokulu bir mendille bayıltır ve kasaya koşar. Fakat kasada aradığı para yoktur. Aklına şeytanca başka bir plan gelir ve küçük Osman'ı kaçırır.
Abdullah Bey fabrikasında işleri ile meşgulken eşi Fatma Hanım arar, telefonda ağlayarak başına gelen felaketi anlatır. Abdullah Bey hemen eve gitmek için yola çıkacakken telefonu tekrar çalar. Telefondaki ses, çocuğu kaçıran kişi olduğunu söylemektedir ve fidye karşılığında çocuklarını vereceğini anlatmaktadır.
Abdullah Bey hemen eve gider. Eşini teskin etmeye çalışır ve çocuklarını mutlaka bulacağını söyler. Akşam olduğunda evin hizmetçisi ve bahçıvanı olan Ahmet Efendi ile Ayşe Hanım gelirler. Her şeyden habersiz gibidirler. Abdullah Bey, dostu Komiser Mahmut Beyi olanlardan haberdar eder. Eşkıyalar ertesi gün saat dokuzda parayı alıp çocuğu bırakacaklarını söylemektedirler.
Apo, Zevzek ve Romantik adındaki üç eşkıya Pendik'te bir evde Osman'ı tutmaktadırlar. Ertesi gün alacakları parayı hayal etmektedirler. Fakat tedbirli davranarak buluşma yerine önce biri gider ve polisin gelip gelmediğini kontrol ederler. Sonuç kötüdür. Polise haber verilmiştir. Apo çok sinirlenir ve Romantik'in yalvarmalarına rağmen Osman'ı dağ başındaki viranede bırakıp gider. Abdullah Beyle buluşma yerine gelmezler. Abdullah Bey yarı baygın hâlde, oğlunun canından ümidini kesmiş olarak eve döner.
Evde Fatma Hanım durumu öğrenince hüsrana uğrar. Bir süre sonra polis anlar ki Ahmet Efendi, bu eşkıyaların başıdır. Adam tutuklanır. Ayşe Hanımın ise her şeyden habersiz olduğunu öğrenirler.
Viranede tek başına kalan Osman ise Allah'ın yardımı ile yoldan geçen iki kişinin dikkatini çeker. Bunlar Şoför Ali ile Garip'tir. Yalnız başına ağlayan Osman'ı görünce ona acırlar ve onun annesi tarafından terk edildiğini düşünürler. Çocuğu da yanlarına alıp Kayseri'ye gelirler. Köylerinde çocukları olmamış zengin bir aile vardır. Bu iyi yürekli aileye Osman'ı verirler. Osman ve Garip bu aile tarafından evlat edinilir. Adı Hüseyin olur.
Bu arada Apo, Zevzek ve Ahmet'in yakalanması ile olanlar öğrenilmiş; fakat söz konusu yerde Osman bulunamamıştır. Fatma Hanım yıllarca ondan ümidini kesmez ve hep Allah'a dua eder.
Hüseyin ise yeni ailesini kendi ailesi gibi sevmekte ve geçmişini bilmemektedir. Çok çalışkan bir öğrencidir. Bir süre sonra babasını kaybeder. Annesi Şerife Hanım onun kendi çocukları olmadığını öğrenmesinden korktuğu için İstanbul'a taşınmaya karar verir ve bir süre sonra İstanbul'a taşınırlar. İki katlı bahçeli bir ev alırlar. Hüseyin ortaokul ve liseyi burada bitirir. Garip de evlenmiştir.
Hüseyin lise son sınıftadır. Bir gün ansızın kendisinin evlatlık olduğunu öğrenir. Kendisini çok kötü hisseder. Garip ona olan biteni anlatır. Fakat bu bilgi onun ailesini bulması için yeterli değildir. Bu arada okulunda bir hikâye yarışması olur. Hocası Zarife ondan hikâye yarışmasına katılmasını ister. Hüseyin kendi hayat hikâyesini yazar. Zarife hikâyeyi okuyunca inanamaz. Yıllardır aradıkları Osman'ı bulmuştur. Her şeyi öğrenir. Yengesi Fatma Hanınım yanına gider. Ondan Osman'ın hikâyesini anlatmasını ister. Bunu kâsede alır. Aynı şeyi Osman'dan da ister. İki hikâye bir-leşince Osman'ın bütün hayat hikâyesi ortaya çıkmış olur.
Osman ve Fatma Hanım birbirine yıllar sonra, böylece kavuşurlar.
Yazar:
shelbyvey7
Bir cevabı oylayın:
8