Cevap:Cengiz Han’ın ikinci oğlu Çağatay’a nisbetle kullanılan Çağatay edebiyatı tabirinin sınırı, bu saha ile uğraşanlar tarafından farklı şekillerde anlaşılmaktadır. Başlangıçta Çağatay ismi, Çağatay Han’ın sülâlesine ve bu sülâle tarafından kurulan devlete verilen bir ad olduğu halde daha sonra bu isim Mâverâünnehir’deki Türk ve Türkleşmiş göçebe unsurlara, nihayet Timurlular zamanında gelişen edebî Türk lehçesiyle bu lehçede meydana getirilen Orta Asya Türk edebiyatına da verilmiştir. M. Fuad Köprülü Çağatay ismini en geniş mânasıyla, Moğol istilâsından sonra Cengiz’in çocukları tarafından kurulan Çağatay, İlhanlı ve Altın Orda devletlerinin medenî merkezlerinde XIII-XV. yüzyıllarda inkişaf eden ve Timurlular devrinde zengin bir edebiyat meydana getiren Orta Asya edebî lehçesi şeklinde tarif eder. XV. yüzyılın ikinci yarısında Ali Şîr Nevâî ile klasik bir edebiyat ortaya koyan bu lehçe, Bâbür zamanında ve Bâbür’den sonra Hindistan’da uzun bir süre varlığını devam ettirmiştir.
Sultan Hüseyin Baykara’nın ölümünden sonra (1507) Mâverâünnehir ve Hârizm’i ele geçiren Özbekler Horasan’ı da hâkimiyetleri altına alarak Timurlu Devleti’ne son verirler. Çağatay kültürüne vâris olan Özbekler bu edebiyatı devam ettirirler, ancak ona Özbek karakteri vermeyi de ihmal etmezler. Böylece yavaş yavaş Çağatayca tabiri yerine Özbekçe tabiri geçer. Çağatayca tabirini daha çok Çağatay sahasının dışındakiler kullanmışlardır. Nitekim Ebülgazi Bahadır Han Şecere-i Türk ve Şecere-i Terâkime’sinde, eserlerinin kolaylıkla anlaşılması için Çağatay Türkçesi’nden, Arapça’dan ve Farsça’dan fazla kelime almadığını, kitabını Türk diliyle yazdığını söylemektedir. Çağatay şairleri de eski geleneğe bağlı kalarak “Çağatay tili” yerine “Türkî tili”, “Türkî” tabirlerini kullanmışlar, hatta Nevâî bile bazı eserlerinde bu tabirleri tercih etmiştir
Açıklama: