Öncelikle yazarın amacı sevilmek olmamalıdır. Her yazarın kendi kitlesi, her eserin seveni vardır. Herkes her eseri sevemez. Bu yüzden yazar eserin sevilmesini diğer her şeyden sonra düşünmelidir. Yazarın dikkat etmesi gerektiği konular çeşitlidir.
Kullanılan dil elbette önemlidir fakat bu dil eserin konusu ile bütünlük oluşturmalıdır. Metin kafa karıştırıcı olmamalı, telafuzu iyi ve kelime dağarcığı yüksek bir şekilde kaleme alınmalıdır. Kirli sözcüklerden arındırılmalıdır. Falan, filan, okey.. gibi sözcükler anlatımı basitleştirir.
Konuyu ele alış biçimi de önemli olan mevzulardan biridir. İçerik; okurken sıkmayacak fakat konudan konuya da atlamayacak şekilde, okuyucuyu içine çekmeli ve keşfetme duygusunu şahıslara vermelidir. Kaleme alınan eser hitap etmek istediği gruba göre şekillenmelidir.
Örnek olarak; genelde toplumsal ve siyasi eleştirilerde bulunan fakat romanlarına serpiştirdiği insani konularla kitlesini genişletmiş olan yazar Zülfü Livaneli. Fazla yoğun bir dili olmayan bir yazar olsa da hitap ettiği kitleden dolayı konusu yoğun eserler ele almıştır. Dilin temizliği kitleyi genişletiyor, genç bireylerin de anlamasına yol açıyor.
Fakat o kitleye beğendirme amacıyla eser vermemiş: Verdiği eserler kendisine bir kitle bulmuştur.
Öte yandan, kaleme aldığı eserlerle yoğun bir dil tarzı yakalayan Franz Kafka, yoğun konular işlemezdi. Daha doğrusu, konuları kısa fakat yoğun bir dile vuruşla anlatırdı. Konuları kelimelerin ardına saklar, okuyucuya vermezdi.
Stefan Zweig, kitapları genelde vurucudur. Okuyucuyu ardından sürükler ve bazen gidişattan memnun olunmasa dahi kendine çeker. Estetik bir anlatımı ve kurgusu vardır.
Demem o ki, nasıl iyi yazar olunur'un doğru bir cevabı yoktur. Birçok cevabı vardır fakat özetlemek gerekirse özgün olmaktır. Eleştrilere açık olabilmek, mümkün olduğunca elindeki işe kendisini katmasıdır. Hikaye anlatıcısı olarak kalmamalı, yaşıyormuşcasına duyguları aktarabilmelidir. Betimlemeli, betimlerken kendine has imzalar atmalı.. Ne sıkmalı, ne boşa düşürmeli.