Cevap:
Açıklama:
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, memleketin birinde küçük bir çocuk yaşarmış. Okul çağına gelince, babası:
"Artık okul çağına geldin, okula gitme vaktidir, yarın seninle birlikte kente gideceğiz." demiş.
Ertesi gün oğlu ile birlikte kente gidip, onu çok bilgili, çok görgülü bir öğretmene teslim etmiş. Çocuk da bu öğretmenden ders alıp görgüsünü, bilgisini artırmak istemiş ama olmamış.
Niçin mi? Çünkü ne yazmayı becerebiImiş, ne okumasını ... "Ay, bu harfler bana hiçbir şey söylemiyor, hiç birinden hiçbir şeyanlayamıyorum. İnsan, bu 'kargacık burgacık şekilleri nasıl olur da tek tek aklında tutar, ben anlamıyorum." diye yakınıyormuş. .
Günler sonra da kendi kendine; "İyice düşündüm taşındım, ben bu okuma yazma işini beceremeyeceğim, en iyisi eve dönüp hayvanlarımıza baksam daha iyi." diye düşünmüş.
Kentten köyüne giden yola düşmüş, ha babam de babam yürümüş de yürümüş. Öğle sıcağı bastırmış. Yorulmuş olduğundan bir çeşme başında durmuş. Su içmiş,
elini yüzünü yıkamış, ağaç altında otururken uykusu gelmiş, başlamış uyumaya ...
O sırada bir pirinç tanesini iterek götüren bir karınca elinin üstüne tırmanmış. Çocuk yerinden kıpırdamış, uyanıp elinin üstündeki karıncayı yere doğru üflemiş, sonra yeniden uykusuna dönmüş.
Kısa bir süre sonra karınca yine iterek götürdüğü pirinç tanesiyle görünmüş, yine çocuğun eline tırmanmış.
Çocuk yine uyanmış, elinin üstündeki karıncayı yine yere doğru üflemiş.
Fakat karınca bir üçüncü kez eline pirinç tanesiyle tırmanınca hiç kıpırdamamış; ne üflemiş, ne bir şey yapmış. Gözlerini dikmiş, karıncayı izlemeye koyulmuş.
Çocuğun oturduğu kocaman taşa tırmanmaya başlamış karınca. Tam taşın doruğuna vardığında sert bir rüzgar esmiş pirinç tanesini yere yuvarlamış.
Karınca yeniden geri dönmüş, yeniden, kim bilir kaçıncı kez aynı pirinç tanesini başlamış yine yokuş yukarı tırmandırmaya.
Karıncanın azmini gören çocuk, çok utanmış. Su başından kalkmış, köyünün yolu yerine kentin, okulun yolunu tutmuş. Ve bundan sonra pes etmeden derslerine çalışmaya karar vermiş.
Yazar:
goonlrp7
Bir cevabı oylayın:
2Cevap:
Açgözlü Fare Masalı: Bir zamanlar, açgözlü bir fare vardı. Açgözlü fare bir gün yemek aramaya çıktı. Havalar soğuduğundan dışarıda yemek bulmak zorlaşmıştı. Öyle ki, fare günlerce yemek bulamayıp bir deri bir kemik kalmıştı. Açgözlü fare gide gide bir çiftliğin bahçesine girdi, etrafta didik didik yemek aramaya başladı. Nihayet bir sepetin içindeki mısırın kokusunu aldı. Sepeti devirmek ya da tırmanmak istedi ama başaramadı. Çözüm olarak sepetin alt kısmındaki küçük delikten sepetin içine girmeyi başardı. Açgözlü fare mısırları yemeye başladı. O kadar hızlı yiyordu ki, neredeyse nefes almakta bile zorlanıyordu. Açgözlü fare mısırları bitirdikten sonra dışarı çıkmak istedi ama çıkamadı. Çünkü çok yemekten hemencecik şişmanlaşmıştı.
Bu sepetten “Nasıl çıkacağım?” siye düşünürken. Oradan geçen başka bir fare onu fark etti. Sepete yaklaştı ve, “Arkadaşım, buradan çıkmak için çok şişmansın. Zayıflayıp, belini inceltene kadar beklemek zorunda kalacaksın. Bunu çözmenin tek yolu. ”
Öğüt: Açgözlü olmak iyi bir şey değil.
Açıklama:
En iyi seçersen sevinirm BAŞARILAR...
Yazar:
geraldzd9j
Bir cevabı oylayın:
4