Cevap:
İnsanlar her zaman bitkisel tedavilerden faydalanabilir. Esas olan hasta olmayı beklemeden, hastalanmadan doğru beslenmenin, şifalı bitkilerin gücünden faydalanmaktır. Kimyasal ilaçları merkezine alan tedaviyi normal tedavi olarak kabul edersek, bitkisel ekstrelerle yapılan tedaviyi, yani fitoterapiyi normal olmayan tedavi olarak mı görmeliyiz? Sorudan böyle bir anlam çıkıyor. Her iki tedavi de tıp biliminin kollarıdır ki kimyasal ilaçların pek çoğunun bitkisel molekülerin kimyasal taklidi olduğu düşünülecek olursa bu ayırım bile tam olarak doğru değil. Kimyasal ilaçların çoğunun ciddi yan etkilerle birlikte geldiği de unutulmamalı ve öncelik beslenmeye, mümkün olan her durumda da fitoterapiye verilmeli.
Hastalık ortaya çıkmadan önlemek, yani koruyucu hekimlik dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde giderek daha çok rağbet gören bir yaklaşım. Neden? Çünkü kronik hastalıkları önlemek hastalık ortaya çıktıktan sonra tedavi etmekten çok daha kolaydır. Peki ya hastalandıktan sonra doğru beslenmenin, bitkisel desteklerin ne tür faydalarını görebiliriz? Tip 2 diyabetten kansere, tiroid hastalıklarına kadar kronik hastalıkların tümünde beslenme mutlaka düzenlenmelidir. Yukarıda da belirttiğim gibi tip 2 diyabette sadece beslenmeyi düzenlediğimizde hastalık tam şifa ile iyileşiyor.
Mesela kanseri ele alalım, dünyada kanser tedavisi üstüne yapılan araştırma ve çalışmaların odak noktasında, kemoterapi uygulamasından kaçınma çabası var. Neden? Çünkü tıp dünyası da kemoterapi ile ilgili sorunların, açmazların çok iyi farkında. Bu yüzden de alternatif tedavilerin arayışında. Bu alternatif tedavilerin başında da immünoterapi, yani bağışıklık sistemini desteklemek üzerine kurulu bir tedavi geliyor. Bağışıklık sistemini destekleyen uygulamalar ise ağırlıklı olarak bitkisel tedavilerdir.
Açıklama:
yardımcı olabildiysem ne mutlu bana