✨Merhaba ✨Alâeddin Keykubad’ın tahta çıktığı sıralarda Türkiye Selçuklu Devleti Orta-
doğu’nun en güçlü devleti konumundaydı (İbn Bibi, 1957:209). Devletin bu du-
ruma gelmesinde şüphesiz Alâeddin Keykubad’ın babası I. Gıyaseddin Keyhüsrev
ile ağabeyi I. İzzeddin Keykavus’un büyük katkıları olmuştur. Alâeddin Keykubad
tahta çıktıktan sonra babası ve abisinin takip etmiş olduğu politikayı aynen ta-
kip etmiştir (Yazıcızade Ali, 2009:374). I. Alâeddin Keykubad’ın saltanat yıllarında
Türkiye Selçuklu Devleti hemen hemen her alanda olduğu gibi ekonomik yönden
de Anadolu’nun “darü’l huzur” haline geldiği bir dönem yaşamıştır. Bu dönemde
yapılan siyasi ve askeri harekâtlar genellikle ticari amaçlı olmuştur (Koca, 1997:31).
Devletin ekonomisi açısından hayat kaynağı olarak kabul gören İpek Yolu ticare-
tini geliştirmek için güvenlik tedbirleri alınmış, kervanlara mal ve can güvenliği
garantisi verilerek gümrük vergileri azaltılmıştır. Bilhassa konaklama merkezle-
rinde her türlü konforun sunulduğu kervansaraylar fonksiyon ve yapı itibarıyla
abidevi eserler olarak yükseltilerek bizzat devlet eliyle desteklenmiştir. I. Alâeddin
Keykubad tahta çıktıktan sonra ticareti geliştirmek için bizzat Venediklilerle tica-
ret anlaşması yapmıştır (Turan, 1971: 283). Bu anlaşmaya göre Selçuklu Devleti,
Anadolu’da ticareti güvenli yapmaları için Venediklilere bir nevi güvence vermiş
oluyordu. Hatta kendi sahillerine gelen ticaret gemilerinin, korsanların saldırısı
karşısında zarar gören mallarını karşılama sözünü vermişti (Cahen, 2001: 137).
Türkiye Selçuklu Devleti anlaşma ile teminat altına aldığı tüccarların güvenliği
için sahil güvenliğini sağlamak zorunda idi. Bu sebepten dolayı Akdeniz sahilin-
de yer alan limanları almak zorundaydı. Bilhassa da Antalya’ya yakın Kalanoros
kalesinin alınması şarttı. Akdeniz’in güvenliği bakımından bu kale çok önemli
bir merkez oluşturmaktaydı (Lloyd,S., Rice, J. S.,1989:46). Bizans’ın 1146 yılında
Konya’da Sultan Mesut tarafından yenilgiye uğratılmasının hemen ardından (Ke-
sik,2003:62)Anadolu’dan otoritesi zayıflamıştır. Bizans İmparatoru Manuel, 20 yıl
boyunca çaba harcamış ve her türlü desteği Haçlı ittifakından almaya çalışmışsa
da başarılı olamamıştır (Demirkent, 1996: 535). Daha sonraki dönemlerde Bizans
hem Çukurova’da hem de Akdeniz ve Karadeniz’deki hâkimiyetini kaybetmiştir.
Bizans’a en büyük darbe 1176 yılında yapılan Miryakefalon savaşı ile vurulmuş-
tur (Çay, 1983: 305).Bu savaştan sonra Selçuklular Anadolu’nun en büyük devleti
olmuş, Batı Anadolu’da uc sınır bölgesi oluşturulmuş, Uluborlu ve Honaz bu sınır
bölgesinin merkezi olmuştur. Bizans’a bir darbede IV. Haçlı Seferi ile vurulmuş,
İstanbul Latinlerin egemenliğine geçmişti (Donald, 1999:2). Anadolu’da İznik ve
Trabzon’da iki ayrı devlet olarak ortaya çıkmıştır. Böylece Bizans’ın Akdeniz sahili
ile irtibatı kesilmişti. Akdeniz’de bağımsız hareket eden şehirler ortaya çıkmıştır
(Heyd, 2000: 294). Ayrıca Kıbrıs’ta kurulan Haçlı Krallığı ve Venediklilerin Ak-
deniz’de ticari varlığını da göz ardı etmemek de gerekli idi. I. Alâeddin Keyku-
bad Bizans’tan bağımsız olarak hareket eden Kalanoros’a hâkim olarak bölgenin
güvenliğini sağlamak istiyordu. Ancak bu dönemde Selçuklu Türkiye’sinin dışında
İslâm dünyasını kasıp kavuran Moğol istilası baş göstermişti. (Cüveynî, 1988:174).
I. Alâeddin Keykubad arkasında bir pürüz bırakmadan gerek.
✨ Başarılar ✨