Soru: Nasrettin hoca kimdir ​

Cevaplar 2

Cevap:

Nasrettin Hoca

-Anadolu Selçuklu dönemlerindeyken Akşehir ile Hortu çevresinde yaşamış olan bir efsanevi kişiliktir.

-mizah kahramanıdır.

-Çoğunlukla hazırcevap ve mizah anlayışını elinde bulunduran bir bilge olarak yansıtılan hikâyelerle tanınan Nasreddin Hoca'nın gerçekte yaşayıp yaşamadığına, yaşadıysa da gerçek kişiliğinin ne olduğuna dair tartışmalar olmakla birlikte, gerçek bir tarihî kişilik olduğuna dair bazı belgeler de bulunmaktadır.

Nasrettin hoca fıkraları da vardır, mesela Nasrettin Hoca fıkralarına bir örnek:

-Nasrettin Hoca bir gün samanlıkta eşeğinin semerini tamir ederken elindeki iğneyi düşürür. Hoca iğneyi düşürdüğü yerde değil, dışarıda evinin bahçesinde aramaya başlar. Hoca’yı merakla bir şeyi ararken gören komşuları yardım etmek ister. Hoca’ya ne aradığını sorarlar. Hoca da “İğnemi düşürdüm bulamıyorum” der. Komşular da aramaya koyulur ancak iğne bulunamaz. Komşulardan biri “Hocam iğneyi tam olarak nerede düşürdün” diye sorunca işin rengi değişir. Hoca, “İğneyi ahırda düşürdüm” cevabını verince, komşular hep bir ağızdan kızgınlıkla “Ahırda kaybettiğin iğneyi bize niye sokakta aratırsın” diye çıkışırlar. Hoca da “Niyetim kötü değildi ama orası karanlıktı burası aydınlık” şeklinde karşılık verir.

º⁎‾•⁕⁓ İyi Dersler º⁎‾•⁕⁓

Cevap:

Çoğunlukla hazırcevap ve mizah anlayışını elinde bulunduran bir bilge olarak yansıtılan hikâyelerle tanınan Nasreddin Hoca'nın gerçekte yaşayıp yaşamadığına, yaşadıysa da gerçek kişiliğinin ne olduğuna dair tartışmalar olmakla birlikte, gerçek bir tarihî kişilik olduğuna dair bazı belgeler de bulunmaktadır. Bu belgelerden edinilen bilgilere göre, 1208 yılında Akşehir'in Hortu köyünde doğan Nasreddin Hoca burada temel eğitimini aldıktan sonra Sivrihisar'da medresede eğitim görmüş ve babasının ölümü üzerine döndüğü memleketinde köy imamlığı görevini üstlenmiştir. Nasreddin Hoca, bir süre sonra dönemin tasavvufi düşünce merkezlerinden olan Akşehir'e göç ile Mahmûd-ı Hayrânî'nin dervişi olarak Mevlevîlik, Yesevîlik veya Rufâilik yoluna mensup olmuştur. Akşehir'de mülki görevler üstlenen ve aynı zamanda Akşehir çevresindeki yörelerde de kısa süreli bulunduğu düşünülen Nasreddin Hoca, 1284'te yine Akşehir'de ölerek günümüzdeki Nasreddin Hoca Türbesi'ne gömülmüştür.

Nasreddin Hoca'nın, adına anlatılan hikâyeler ile gelişen efsanevi kişiliği, onun ölümüyle aynı yüzyıl içerisinde ortaya çıkmış olup Nasreddin Hoca adına addedilen yazılı anlatılar yüzyıllar içerisinde onlarla ifade edilen sayılardan binlere kadar çıkmıştır. Çoğunlukla hazırcevap bir bilgin olarak aksettirildiği hikâyelerinin yanı sıra Nasreddin Hoca'nın manasız sözler söyleyen, akıldan noksan birisi olarak sunulduğu ve farklı kişilik özellikleri barındıran hikâyeler de bulunmaktadır. Ermiş bir bilginden saçma sözler sarf eden bir deliye kadar birçok farklı kişilik özelliği bulunduran bu hikâye çeşitlenmesinin, anonim anlatıların da zamanla Nasreddin Hoca adına bağlanmış olabileceği ihtimali ile açıklanmaktadır. Günümüzde bibliyografik bir değeri bulunan Nasreddin Hoca yazılı kültürünün bilinen en eski anlatısına, 1480 yılında telif edilen Saltuknâme'de rastlanmakla birlikte, Povest o Hoce Nasreddine serisi 1.5 milyon ile şimdiye dek en fazla satışı yapılan Nasreddin Hoca derlemesidir. Bu eserlerden derlenen fıkralar, içerdiği mesajlar, özellikleri ve mitolojik unsurlar gibi farklı bağlamlarda incelenmiş olup birçok ülkede eğitim ve öğretimde de kullanılmaktadır.

Yeni doğan bir bebeğin bebek bağının türbesine gömülmesi, yeni evlilerin ilk olarak türbesini ziyaret etmesi gibi halk inanışlarında yer edinen Nasreddin Hoca'ya dair hikâyeler, Türk halklarının yanı sıra Araplar, Bulgarlar, Çinliler, Farslar, Macarlar, Ruslar gibi farklı toplumlarda da yer edinmiş olup Naara Suoks, Jiyrenşe Şeşen gibi yerel kahramanlarının anlatıları ile iç içe geçmiş bir hâldedir. Geniş bir coğrafi alana yayılmasına bağlı olarak sanat ve popüler kültür alanlarında Nasreddin Hoca'ya dair çokça eser verilmiştir. Bunların arasında 1775–1782 yılları arasında yazılan Nasreddin Hoca'nın Mansıbı, bilinen ilk tiyatro oyunu; 1939 yılında gösterime giren Nastradin Hoca i Hitar Petar da, bilinen ilk filmdir. Ayrıca 1996 yılı, UNESCO tarafından tüm dünyada Nasreddin Hoca Yılı olarak kutlanmış olup, günümüzde Nasreddin Hoca adına şenlikler, yarışmalar ve bilimsel toplantılar da düzenlenmektedir.

Gerçekten yaşayıp yaşamadığına dair görüşler

Nasreddin Hoca'nın gerçekten yaşayıp yaşamadığı konusu halkbilimciler tarafından ele alınmakta ve farklı görüşler ortaya konulmaktadır. Alman oryantalistler Albert Wesselski ve Martin Hartmann gerçekte Nasreddin Hoca diye birinin yaşamadığını öne sürmüşlerdir.[2][3] Fransız oryantalist René Basset, 10. yüzyılda ünü Arap dünyasında yayılmış olan Arap güldürü tiplemesi Cuhâ'nın zamanla Türkler arasında Hoca'ya dönüştüğünü öne sürmüş,[4] Yugoslav Türkolog Fehim Bajraktarević de Basset'nin bu fikrini desteklemiştir.[5] Azeri halkbilimci Hanefi Zeynallı da Nasreddin Hoca'nın tarihî bir kişilik olarak ele alınmasına şüpheyle yaklaşırken Tehmasib Ferzeliyev; Nasreddin Hoca'nın gerçek kişiliğinin önemsiz olduğunu, bir tipleme olarak içerisinde bulunduğu her kültürün ortak kahramanı olduğu görüşünü savunmuştur.[6]

Bazı araştırmacılar Nasreddin Hoca'yı folklorik bir hayal ürünü olarak ele alıp tarihî kişiliklerle bağdaştırma yoluna başvurmuşlardır. Bu yaklaşımlardan birini geliştiren İsmail Hami Danişmend, Nasreddin Hoca'nın II. Mesud döneminde yaşayan Yavlak Arslan oğlu ve 1300 yılında Kastamonu'da öldürülen[7] müstevfî Nasîrüddin Mahmud olduğunu öne sürmüştür.[8] Danişmend, bu iddiasını Fransa'da keşfettiği Farsça bir selçuknâmeye dayandırarak ortaya atmış; ancak görüş sağlam dayanakları olmaması gerekçesiyle bilim dünyasında kabul görmemiştir.[9][10] Naci Kum da bu konuya eğildiği bir yazısında Kayseri Arkeoloji Müzesi'nde bulunan ve üzerinde Nasreddin adı ile hoca unvanının bulunduğu bir mezar taşı bulunduğunu öne sürerek[9] Nasreddin Hoca'nın ölümünün 13. yüzyıl başında (kabul edilen 1284 yılından 72 yıl önce) Kayseri'de gerçekleştiğini iddia etmişse de İbrahim Hakkı Konyalı ilgili mezar taşında yaptığı okuma ile taşta Nasreddin Hoca değil Emirüddin Hoca yazdığını tespit etmiştir.[5] Azeri halkbilimciler Memmedhüseyn Tehmasib ve Memmedağa Sultanov da birlikte yazdıkları Molla Nasreddin Lâtifâlârı kitabında Nasîrüddin Tûsî'nin Nasreddin Hoca'nın yaşadığı kabul edilen zaman diliminde yaşaması, bazı yazmalarda Nasreddin Hoca'nın Nasîrüddin şeklinde adlandırılması, Nasîrüddin Tûsî'nin bir eserinde fıkralara yer vermesi, Nasreddin Hoca'nın bazı hikâyelerde müneccimleri alaya alması ve bu türden bir davranışın ancak Nasîrüddin Tûsî gibi yıldızlar konusunda ilim sahibi insanlardan beklenebileceği, Nasreddin Hoca'nın Timur'un huzuruna memleketinin temsilcisi olarak çıkması ile Nasîrüddin Tûsî'nin Alamut hükümdarınca Hülagü'nün huzuruna gönderilmesi, Nasîrüddin Tûsî'nin bir adının Hasan olması ve bir fıkrada Nasreddin Hoca'nın da bir adının Hasan olarak geçmesi gibi benzerlikler kurarak[11] hocanın aslen Nasîrüddin Tûsî olduğunu öne sürmektedirler.[12] Ancak Tehmasib, öne sürdükleri bu verilerin sağlam kanıtlar olarak değerlendirilemeyeceğini, vardıkları sonucun yalnızca bir varsayım olduğunu da kabul etmektedir.[12] Ayrıca yine Azeri bir halkbilimci olan Azad Nebiyev de Tehmasib ile Sultanov'un bu iddialarını tenkit etmiştir.[13] Irak Türkmeni araştırmacı İbrahim Dakuki, Nasreddin Hoca'nın İsfahanlı bir Fars olduğunu ve asıl adının Meşhedî olduğunu öne sürmüştür.[14] Özbekistan'da ise Nasreddin Hoca'nın Buhara doğumlu olduğuna ve ağzında dişiyle[not 1] doğduğuna dair bir inanış mevcuttur.[15] Halk arasında bu şekilde bir inanç olmasına karşın bir kısım Özbek araştırmacı Nasreddin Hoca'nın Özbek olmadığını kabul etmektedir.[15][16][17] Orta Çağ tarihçisi Mikail Bayram da Nasreddin Hoca'nın aslen Ahî Evran, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin Mesnevî'sinde Cuhâ diye andığı kişinin de aslen Nasreddin Hoca olduğunu iddia etmektedir.[18]

Nasreddin Hoca'nın tarihî bir kişilik olduğunu savunanlardan halkbilimci İlhan Başgöz 13. yüzyılda böyle bir kişinin yaşadığına dair hiçbir kuşkunun bulunmadığını belirtmektedir.[19] Yine halkbilimciler Saim Sakaoğlu, Ali Berat Alptekin ve Fatma Ahsen Turan da Nasreddin Hoca'nın 13. yüzyılda yaşadığını belirterek onu Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli ile birlikte Anadolu Türklüğünün tepe noktalarından biri olarak gösterirler.[20][21] Halkbilimciler Pertev Naili Boratav ile tarihçiler Mehmet Fuad Köprülü ve Tuncer Baykara da Nasreddin Hoca'nın tarihî bir kişilik olduğunu savunanlar arasında yer almaktadır

SİZİN İÇİN ÇOK ARAŞTIRDIM VE BAŞKA SİTELERDEN DE BİLGİ ALDIM

Cevabı biliyor musunuz? Buraya ekleyin!

Cevabı bulamıyor musunuz?

Google ile giriş yap

veya

Şifrenizi mi unuttunuz?

Hesabım yok ve şunu yapmak istiyorum: Kayıt ol

Bir dil veya bölge seçin
How much to ban the user?
1 hour 1 day 100 years